İhram ve Telbiye
Bu telbiyenin mânâsı Allah Teâlâ'nın dâvetine icâbet etmektir. Bu bakımdan Allah'tan ümit et ki, Lebbeyk derken Allah tarafından kabul olunasın, red olunmayasın. Kısaca; korku ile ümit arasında bulunmalısın. Kuvvet ve kudretinden sıyrılıp tamamen Allah Teâlâ'nın fazilet ve keremine yaslanmalısın. Çünkü telbiyenin vakti haccın başlangıcıdır ve çok tehlikeli bir vakittir.
Süfyan b. Uyeyne (r.a) şöyle anlatır: Hz. Hüseyin'in oğlu Ali Zeynelâbidîn (r.a) hacca giderken ihramını bağladı, devesinin üstüne bindi. O anda benzi attı ve tir tir titremeye başladı. Lebbeyk diyemeyecek derecede dili tutuldu. Kendisine bu hali müşahede edenlerden biri 'Neden Lebbeyk demiyorsun?' diye sordu. Ali Zeynelâbidîn (r.a) 'Ben Lebbeyk dediğimde, Allah Teâlâ'nın bana 'Ne Lebbeyk, ne de sa'deyk' diye cevap vereceğinden korkuyorum'. Bütün bunlara rağmen kendisi Lebbeyk der demez bayılıp yere düştü. Artık haccı bitinceye kadar baygınlıklar geçirmeye devam etti.
Ahmed b. Ebi'l-Havarî şöyle anlatır: Ebu Süleyman edDârâni'yle beraberdim, İhramını bağladığı zaman, Lebbeyk demeye muktedir olamadı. Tâ ki bir mil mesafe yürüyünceye kadar... O zaman baygınlık geçirdi. Uyandığında bana şöyle hitab etti: "Ey Ahmed! Allah Teâlâ (c,c) kulu ve peygamberi Musa'ya vahyetti ki: 'Ey Musa! İsrâiloğularının zâlimlerine emret ki, beni zikretmesinler. Çünkü onlar beni zikrederlerse ben de kendilerini lânetle yâdedeceğim'. Ey Ahmed! Bana gelen hadîslerden edindiğim şu hakîkat vardır; kim helâl olmayan mal ile hacca giderse, ihram bağlayıp Lebbeyk dediği zaman, Allah Teâlâ kendisine 'Sen elindeki haram malı iade etmedikçe ne sana Lebbeyk ve ne de Sa'deyk' der. Biz de Allah Teâlâ'nın bize de böyle demeyeceğinden emin değiliz!"
Lebbeyk deyip de Mikat'ta sesini yükselten kişi, Allah Teâlâ'nın dâvetine icabet ettiğini hatırlamalıdır. Çünkü Allah Teâlâ (c.c) Kur'an'da 'Bütün insanlara haccı ilân et' (Hacc/27) buyurmaktadır.
Aynı zamanda Lebbeyk diyen bir kimse bununla Sûr'un üfürülüşünü ve insanların kabirlerinden haşre gelişini, kıyâmet arasında Allah Teâlâ'nın nidâsına cevap vermek sûretiyle toplanışlarını, iki kısma ayrılıp, birisinin Allah'a yakın, diğerinin de Allah'ın gazabına uğrayışnı; kimisinin makbul, kimisinin merdud oluşunu, tıpkı Mîkat'ta mütereddid gezen, 'Acaba haccım kabul olunur mu, olunamaz mı?' diye düşünen hacılar gibi, korku ve ümit arasında oluşlarını hatırlamalıdır.
Süfyan b. Uyeyne (r.a) şöyle anlatır: Hz. Hüseyin'in oğlu Ali Zeynelâbidîn (r.a) hacca giderken ihramını bağladı, devesinin üstüne bindi. O anda benzi attı ve tir tir titremeye başladı. Lebbeyk diyemeyecek derecede dili tutuldu. Kendisine bu hali müşahede edenlerden biri 'Neden Lebbeyk demiyorsun?' diye sordu. Ali Zeynelâbidîn (r.a) 'Ben Lebbeyk dediğimde, Allah Teâlâ'nın bana 'Ne Lebbeyk, ne de sa'deyk' diye cevap vereceğinden korkuyorum'. Bütün bunlara rağmen kendisi Lebbeyk der demez bayılıp yere düştü. Artık haccı bitinceye kadar baygınlıklar geçirmeye devam etti.
Ahmed b. Ebi'l-Havarî şöyle anlatır: Ebu Süleyman edDârâni'yle beraberdim, İhramını bağladığı zaman, Lebbeyk demeye muktedir olamadı. Tâ ki bir mil mesafe yürüyünceye kadar... O zaman baygınlık geçirdi. Uyandığında bana şöyle hitab etti: "Ey Ahmed! Allah Teâlâ (c,c) kulu ve peygamberi Musa'ya vahyetti ki: 'Ey Musa! İsrâiloğularının zâlimlerine emret ki, beni zikretmesinler. Çünkü onlar beni zikrederlerse ben de kendilerini lânetle yâdedeceğim'. Ey Ahmed! Bana gelen hadîslerden edindiğim şu hakîkat vardır; kim helâl olmayan mal ile hacca giderse, ihram bağlayıp Lebbeyk dediği zaman, Allah Teâlâ kendisine 'Sen elindeki haram malı iade etmedikçe ne sana Lebbeyk ve ne de Sa'deyk' der. Biz de Allah Teâlâ'nın bize de böyle demeyeceğinden emin değiliz!"
Lebbeyk deyip de Mikat'ta sesini yükselten kişi, Allah Teâlâ'nın dâvetine icabet ettiğini hatırlamalıdır. Çünkü Allah Teâlâ (c.c) Kur'an'da 'Bütün insanlara haccı ilân et' (Hacc/27) buyurmaktadır.
Aynı zamanda Lebbeyk diyen bir kimse bununla Sûr'un üfürülüşünü ve insanların kabirlerinden haşre gelişini, kıyâmet arasında Allah Teâlâ'nın nidâsına cevap vermek sûretiyle toplanışlarını, iki kısma ayrılıp, birisinin Allah'a yakın, diğerinin de Allah'ın gazabına uğrayışnı; kimisinin makbul, kimisinin merdud oluşunu, tıpkı Mîkat'ta mütereddid gezen, 'Acaba haccım kabul olunur mu, olunamaz mı?' diye düşünen hacılar gibi, korku ve ümit arasında oluşlarını hatırlamalıdır.
Esrarul Hac
- Giriş
- Haccın Fazileti
- Beyt'in (kâbe'nin) ve Mekke'nin fazileti
- Mekke'de Oturmanın Fazileti ve Kerâheti
- Medine-i Münevvere'nin Fazileti
- Velilerin Kabirlerini (Meşhedleri) Ziyaret
- Haccın farz olmasının şartları, rükûn ve farzlarının sıhhati ve mahzurları
- Haccın Rükûnları
- Hac ve Umre'nin Eda Şekilleri
- Hac ve Umrenin Mahzurları
- Hac Seferinin Başlangıcından Memlekete Geri Dönûnceye Kadar Yapılması Gereken ameller
- Ziyaret Tavafı ve Vakfe
- Hacda Okunan Hutbeler
- Seferden Dönüşün Sünnetleri
- Haccın İnce Edepleri ve Bâtınî Amelleri
- Haccın Batınî Amelleri
- Fehm (Haccın Gerçeğini Kavramak)
- Şevk (Hacca İştiyak)
- Alâkaların Kesilmesi
- Azık
- Binek
- İhramda Bağlanan Bezler
- Yola Çıkış
- Mîkat'a Giriş
- İhram ve Telbiye
- Mekke'ye Giriş
- Kâbe'yi Müşahede
- Kâbe'yi Tavaf Etmek
- Hacer'ul-Esved'e Yüz Sürmek
- Kâbe'nin Örtülerine Sarılmak