Konuşmada Tekellüfe Kaçmak
Konuşmada, ağzını eğip-bükmek, fasih ve secî'li konuşacağım diye yapmacık hareketlerde bulunmak, konuşmasına kadın ve sevgiden bahsederek giriş yapmak ve hatiplik iddiasında bulunup fesahat gösterisinde bulunanların âdetlerinde cereyan eden usûllerle gösteriş yapmaktır, Bütün bunlar kötülenmiş ve buğzedilmiş tekellüf (zorlama) türündendir. Öyle bir tekellüf ki Hz. Peygamber onun hakkında şöyle buyurmuştur:
Ben ve ümmetimin muttakîleri tekellüften (gösteriş için zorlanmaktan) uzağız.65
Benim için en sevimsiz ve meclisimden en uzak olanınız, ağzını eğip-bükerek edebiyat yapmak için kendini zorlayanlardır.66
Fâtıma (r.a) Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet eder:
Ümmetimin şerlileri o kimselerdir ki bol nimetlerle gıdalanıp, yemeklerin her çeşidini yerler, elbiselerin her rengini giyerler ve ağızlarını eğip-bükerek konuşurlar.67
Dikkat edin, derin söze dalıp gereksiz yere sözü uzatanlar helâk olmuşlardır.68
Bu sözü üç defa tekrar etti. Hadîs-i şerifte geçen tanattû kelimesi 'derinleşme ve ardına kadar dalmak' demektir.
Hz. Ömer (r.a) şöyle demiştir: 'Çene çatlatarak deve kükremesi gibi konuşmak şeytandandır'.
Amr b. Sa'd, babası Sa'd'â gelerek bir ihtiyacını istedi. Bu münasebetle ihtiyacını istemezden önce bir konuşma yaptı. Sa'd kendisine dedi ki: Ben hiçbir zaman senin ihtiyacından bugün uzak olduğum kadar uzak olmadım. Ben Hz. Peygamberin şöyle dediğini duydum:
Öyle bir zaman gelecek ki sığırların dilleriyle ot geveledikleri gibi insanlar da konuşmayı o şekilde geveleyeceklerdir.69
Sa'd, oğlu Amr tarafından zoraki bir şekilde süslendirilmiş ve takdim edilmiş konuşmayı hoş karşılamadı. Bu da dilin âfetlerindendir. Evet! Zorla yapılan her secî, dilin âfetine dahil olur. Adetin sınırını aşan fesahat de böyledir. Konuşmalarda zoraki bir şekilde yapılan secfler de böyledir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a) bir cenîn hakkında Gurre (diyet ve kan bedeline) hükmederken cinayet işleyenin kavminden biri 'İçmemiş, yememiş, bağırmamış ve kendisinden ses çıkmamış bir kimsenin diyetini biz nasıl veririz? Oysa böyle bir kimsenin kanı hederdir ve boşa gider' dedi. Bu secîli sözü dinleyen Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
Siz bedevilerin secî yapması gibi, secî ve kafiye mi yapıyorsunuz?70
Onların bu şekilde secî ve kafiye yapmalarını çirkin gördü. Çünkü onların bu konuşmalarında zorlamanın eseri apaçıktı. Herşeyde maksadını ifade etmekle yetinmek uygundur. Konuşmanın maksadı, gayeyi muhataba anlatmaktır. Onun ötesinde kalan, kötülenmiş zorlamadır. Hitabetin lâfızlarını güzelleştirmek, bu kötülenmiş kısma dahil olmaz. İfrata kaçmaksızın ve garip kelimeler kullanmaksızm hatırlatma (va'z u nasihat) da bu kısma dahil değildir. Çünkü hitabet ve hatırlatmadan gaye; kalpleri harekete geçirmek, teşvik etmek, gönülleri yumuşatmaktır. Lâfzın zarif oluşunun burada büyük bir tesiri vardır. Bu bakımdan güzel lafızlar, hitabet ve nasihata uygundur. İhtiyaçların belirtilmesi ve işlerin kolaylaştırılması için yapılan konuşmalara gelince, bu tür konuşmalarda şecî kullanmak, avurtları doldurarak sesli konuşmak uygun değildir ve böyle yapmakla uğraşmak, kötülenmiş bir zorlamadır. İnsanı buna sevkeden şey riya, arkadaşlarının arasında belâgat ve fesahatıyla mümtaz olduğunu ispat etmekten başka birşey değildir! Bütün bunlar kötüdür. Allah'ın dini bunları kerih görür ve insanı bunlardan sakındırır.
63)Müslim
64)Müslim (Ebû Hüreyre'den
65)Dârekutnî, İfrâd, (Hz. Zübeyr'den merfû olarak)
66)İmam Ahmed, (Ebû Salebc'den)
67)İbn Adîy, Beyhakî, İbn Asâkir
68)Müslim
69)İmam Ahmed
70)Ebû Dâvûd
Ben ve ümmetimin muttakîleri tekellüften (gösteriş için zorlanmaktan) uzağız.65
Benim için en sevimsiz ve meclisimden en uzak olanınız, ağzını eğip-bükerek edebiyat yapmak için kendini zorlayanlardır.66
Fâtıma (r.a) Hz. Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet eder:
Ümmetimin şerlileri o kimselerdir ki bol nimetlerle gıdalanıp, yemeklerin her çeşidini yerler, elbiselerin her rengini giyerler ve ağızlarını eğip-bükerek konuşurlar.67
Dikkat edin, derin söze dalıp gereksiz yere sözü uzatanlar helâk olmuşlardır.68
Bu sözü üç defa tekrar etti. Hadîs-i şerifte geçen tanattû kelimesi 'derinleşme ve ardına kadar dalmak' demektir.
Hz. Ömer (r.a) şöyle demiştir: 'Çene çatlatarak deve kükremesi gibi konuşmak şeytandandır'.
Amr b. Sa'd, babası Sa'd'â gelerek bir ihtiyacını istedi. Bu münasebetle ihtiyacını istemezden önce bir konuşma yaptı. Sa'd kendisine dedi ki: Ben hiçbir zaman senin ihtiyacından bugün uzak olduğum kadar uzak olmadım. Ben Hz. Peygamberin şöyle dediğini duydum:
Öyle bir zaman gelecek ki sığırların dilleriyle ot geveledikleri gibi insanlar da konuşmayı o şekilde geveleyeceklerdir.69
Sa'd, oğlu Amr tarafından zoraki bir şekilde süslendirilmiş ve takdim edilmiş konuşmayı hoş karşılamadı. Bu da dilin âfetlerindendir. Evet! Zorla yapılan her secî, dilin âfetine dahil olur. Adetin sınırını aşan fesahat de böyledir. Konuşmalarda zoraki bir şekilde yapılan secfler de böyledir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a) bir cenîn hakkında Gurre (diyet ve kan bedeline) hükmederken cinayet işleyenin kavminden biri 'İçmemiş, yememiş, bağırmamış ve kendisinden ses çıkmamış bir kimsenin diyetini biz nasıl veririz? Oysa böyle bir kimsenin kanı hederdir ve boşa gider' dedi. Bu secîli sözü dinleyen Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
Siz bedevilerin secî yapması gibi, secî ve kafiye mi yapıyorsunuz?70
Onların bu şekilde secî ve kafiye yapmalarını çirkin gördü. Çünkü onların bu konuşmalarında zorlamanın eseri apaçıktı. Herşeyde maksadını ifade etmekle yetinmek uygundur. Konuşmanın maksadı, gayeyi muhataba anlatmaktır. Onun ötesinde kalan, kötülenmiş zorlamadır. Hitabetin lâfızlarını güzelleştirmek, bu kötülenmiş kısma dahil olmaz. İfrata kaçmaksızın ve garip kelimeler kullanmaksızm hatırlatma (va'z u nasihat) da bu kısma dahil değildir. Çünkü hitabet ve hatırlatmadan gaye; kalpleri harekete geçirmek, teşvik etmek, gönülleri yumuşatmaktır. Lâfzın zarif oluşunun burada büyük bir tesiri vardır. Bu bakımdan güzel lafızlar, hitabet ve nasihata uygundur. İhtiyaçların belirtilmesi ve işlerin kolaylaştırılması için yapılan konuşmalara gelince, bu tür konuşmalarda şecî kullanmak, avurtları doldurarak sesli konuşmak uygun değildir ve böyle yapmakla uğraşmak, kötülenmiş bir zorlamadır. İnsanı buna sevkeden şey riya, arkadaşlarının arasında belâgat ve fesahatıyla mümtaz olduğunu ispat etmekten başka birşey değildir! Bütün bunlar kötüdür. Allah'ın dini bunları kerih görür ve insanı bunlardan sakındırır.
63)Müslim
64)Müslim (Ebû Hüreyre'den
65)Dârekutnî, İfrâd, (Hz. Zübeyr'den merfû olarak)
66)İmam Ahmed, (Ebû Salebc'den)
67)İbn Adîy, Beyhakî, İbn Asâkir
68)Müslim
69)İmam Ahmed
70)Ebû Dâvûd
Afatil lisan
- Giriş
- Dilin Büyük Tehlikesi ve Susmanın Fazileti
- Boş Konuşmalar Yapmak
- Fuzulî Konuşmak/Sözü Uzatmak
- Bâtıla Dalmak
- Mira (Başkasının Sözüne İtiraz) ve Cidal Etmek
- Husûmet
- Konuşmada Tekellüfe Kaçmak
- Fahiş Konuşmak, Çirkin Sözler Sarfetmek
- Lânetleme
- Teganni Etmek ve Şiir Okumak
- Şaka Yapmak
- Alay ve İstihza
- Sırrı İfşa Etmek
- Yalan Va'dde Bulunmak
- Yalan Söylemek ve Yalan Yere Yemin Etmek
- Yalana İzin Verilen Yerler
- Târiz Yoluyla Yalandan Sakınmak
- Gıybet
- Gıybet'in Anlamı ve Tarifi
- Dili Gıybetten Korumanın Çareleri
- Gıybet Sadece Dille Yapılmaz
- Gıybete Teşvik Eden Sebepler
- Kalben Yapılan Gıybet'in Haram Olması
- Gıybeti Ruhsatlı Kılan Özürler
- Gıybet'in Kefareti
- Nemime (Dedikodu)
- Nemime'nin Tarifi ve Reddedilmesi Gereken Kısmı
- İki Hasımın Arasına Girip, İki Yüzlülükle Herkesin Arzusuna Göre Konuşmak
- Övmek