MUKADDİME
Önce azamet-i rabbanîyesi önünde bütün kâinatın hamdi küçük kalan Allah Teâlâ'ya sonsuz hamd ve senalar ederim!
Başta beşerin efendisi olmak üzere bütün peygamberlere salât ve selâm eder ve dinî ilimleri ihya etmek gayesiyle bir kitap yazmak için coşmuş bulunan azmimin bana müsbet neticeler kazandırmasını Allah Teâlâ'dan niyaz ve tazarrû ederim.
Ey inkarcılar zümresi arasında aşırı bir şekilde ayıplayan! Ey inkârcı gafillerin arasında en şiddetli saldıran müfrit! Senin gururunu ve büyüklüğünü yerle bir etmek için muâraza ve mücadeleye hazırlanmış bulunuyorum.
Apaçık olan hakkı görmeyip, bâtıla yardım etmen, cehaleti güze! görmen, halkın merasiminden'.yüzçeviren, kalbin ıslahı ve nefsinin tezkiyesi için Allah'ın kendisine yüklediği kulluk şerefine nâil olmak gayesinde bulunan; ilmin gerektirdiği tarzda, şekilcilik ten vazgeçip hakikî amele yönelen, boşuna sarfedilen hayatının zararlarından bir kısmını telâfi etmek isteyen kimselere haksız yere saldırman, konuşmayı boynuma borç yaptı. Senin nifaktaki şirretliğin benim dilimi çözdü!
Buna rağmen, geçmişteki kusurlarımı affettirecek kadar sâlim bir eser yazıp yazamayacağımdan endişe duymaktayım.
Hz. Peygamberin haklarında şöyle buyurduğu kimselerin sapkınlığından uzaklaşmak için yazıyorum:
Kıyamette insanların azap yönünden en şiddetlisi o âlimdir ki, bildiği ilminden Allah onu faydalandırmamışlar.
Yemin ederim ki, inkâr ve gururda gösterdiğin inatçılık ancak hu işin zirvesini düşünmekten aciz, sonucun feci ve korkunç
oluşundan habersiz, tehlikenin büyüklüğünü idrâk etmemek, dünyanın her an akıp giderek yerine ahiretin geldiğini görmemek; ecelin her an yakında oluşunu, seferin çok uzun ve korkunç olduğunu, elindeki azığın ise çok az olduğunu, buna karşılık tehlike çeşitlerinin bir hayli kabarık olduğunu, yolun tıkalı olduğunu görmemekten ileri geliyor. Allah rızası için istenmeyen ilmin ve o ilimle yapılan amelin hakikî âlimler tarafından hoş karşılanmadığını; delil ve arkadaş olmadan; uzun ahiret yolunun çok yorucu olacağını bilmeyen cemaatları yakalayan bu hastalık, her kötülüğün geliş kaynağıdır. Kılavuzu olmayan insan, çok büyük zorluklarla karşılaşır!
Bu yolun kılavuzları ise, peygamberlerin varisleri olan ve ilmi ile amel eden âlimlerdir. Bu âlimler ise, yeryüzünde hemen hemen hiç kalmamıştır! Ancak ortalığı âlim kisvesine bürünmüş birçok insan kaplamıştır. Bunların çoğu da, şeytana mağlûp olup tuğyana, gaflete ve bâtıla dalmıştır.
Onların herbiri geçici dünya malını toplamakla meşguldür. Onun içindir ki Allah'ın iyi dediğini kötü, kötü dediğini iyi görürler. Neredeyse din ilimleri ortadan kalkacak duruma gelmiştir. Yeryüzünden âdeta hidâyet alâmetleri silinmiştir. İçinde yaşadığımız şu dönemde halka sadece kadılarca bilinmesi gereken cidal ilmi verilmeye çalışılmaktadır. Mücadele edenlerin hasımlarını susturmak ,için kullandıkları cedel ilmi veya halkın tesir altına alınması için va'z kürsülerinde vaizlerin kullandıkları kafiye ilimleri sadece ilim sayılmaktadır. Çünkü bu ilimlerden başkasıyla halkın malını haram yoldan almanın imkânı yoktur! Dünyalık kazandıran başka bir ilim mecut değildir. Kur'an-n Kerîm'de rüşd, hidâyet, nur, ziya, ilim, hikmet ve fıkıh diye adlandırılan ve selef-i saîihînin ahiret yolunda kılavuz olarak kullandıkları ilme gelince, o ilim günümüzde halkın arasından çekilip gitmiş, âdeta bir daha hatırlanmamak üzere zihinlerden silinmiştir. Ahiret yolunda yürümeyi kolaylaştıran bu ilimlerin unutulması, dinde açılan en büyük yara ve uçurumdur. Onun için bu kitabı yazmayı bir zaruret olarak görmekteyim.
Elinizdeki bu kitabı, dinî ilimlerin ihyası, geçmiş imamların yolunun gösterilmesi, peygamberlerin ve onlara tâbi olanların faydalı buldukları ve fayda gördükleri ilimlerin mahiyetini izah etmek için kaleme alıyorum.
Elinizdeki bu kitabı dört temel (rubVçeyrek) üzerine bina ettim:
I. İbâdât
II. Âdât
III. Mühlikât
IV. Münciyât
Kitabın başına İlim bölümünü koydum; zira ilim insan için en önemli meseledir. Allah Teâlâ'mn, Hz. Peygamberin (s.a) lisanıyla herkesten istediği ilmi izah etmek için İlim bölümünü kitabın başına aldım!
Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurur:
İlim öğrenmek (kadın-erkek) her müglümana farzdır.2
İlim bölümünü kitabın başına almamın sebeplerinden biri de, insana fayda temin eden ilimle, zarar veren ilmi ayırdetmek iste-memdir; zira Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmaktadır:
Fayda vermeyen ilimden Allah'a sığınırız.3
Devrimde yaşayanların doğruluktan ayrıldıklarını, hayalî şeylerin arkasından koştuklarını, hakikatın özüyle meşgul olmayıp, herşeyin kabuğu ile uğraştıklarım ispat etmek de, bu bölümü başa almamın nedenlerinden biridir.
İbâdât (İbâdetler) kısmı (1. cilt) on bölümden ibarettir
1. Kitab'ul-îlim
2. İnanç Esasları
3. Temizliğin Sırları
4. Namazın Sırları
5. Zekâtın Sırları
6. Orucun Sırları
7. Haccm Sırları
8. Kur'ân Okumanın Adabı
9. Zikirler ve Dualar
10. Virdlerin Tertibi
Âdât (Âdetler) kısmı (2. cilt) on bölümden ibarettir
1. Yemek Adabı
2. Nikâh Adabı
3. Çalışma Hükümleri
4. Helâller ve Haramlar
5. Sohbet ve Muaşeret Adabı
6. Uzlet
7. Yolculuk Adabı
8. Semâ Adabı
9. İyiliği Emretmek, Kötülükten Sakındırmak
10. Geçim Adabı ve Nübüvvet Ahlâkı
Mühlikat (Helâk Edici Hususlar) kısmı da (3. cilt) on bölümden ibarettir.
1. Kalbin Acaib Hâlleri
2. Nefsi Terbiye Etmenin Yolları
3. Mideye ve Cinsî Münasebete Düşkünlüğün Mahzurları
4. Dilin Âfetleri
5. Hased, Kin ve Gazabın Âfetleri
6. Dünyanın Kötülüğü
7. Mala Düşkünlüğün ye Cimriliğin Kötülüğü
8. Dünyevî Mertebelere Düşkünlüğün ve Riyakârlığın Kötülüğü
9. Kibir ve Ucb'un (Kendini Beğenmişliğin) Kötülüğü
10. Gururun Kötülüğü
Münciyât (Helakten Kurtarıcı Hususlar) kısmı da (4.cilt) on bölümden ibarettir.
1. Tevbe
2. Sabır ve Şükür
3. Korku ve Ümid
4. Fakr ve Zühd
5. Tevhid ve Tevekkül
6. Muhabbet, Şevk, Ünsiyet ve Rıza
7. Niyet, Sıdk ve İhlâs
8. Murakabe ve Muhasebe
9. Tefekkür
10. Ölümü Hatırlamak
İbâdetler bölümünde ilmi ile amel eden âlimlerin; muhtaç olduğu mânâ ve sırların hikmetlerini, sünnetin inceliklerini ve ibâdetin gizli mânâlarını anlatacağım; zirâ, bu anlatacağım incelikleri bilmeyen âlim, ahiret âlimi olamaz! Zikredeceğim hususların çoğu fıkıh ilminde ihmal edilen noktalardır.
Âdetler bölümünde halk arasında yürürlükte olan muamelelerin sırlarını, derinliklerini, sünnetlerin inceliklerini, dindar bir insanın o muameleleri yaptığı zaman muhtaç olduğu gizli yolları açıklayacağız!
Mühlikât bölümünde Kur'ân1! Kerîm'de; silinmesi, nefsin ve kalbin kendisinden temizlenmesi emredilen kötü hâlleri teker teker beyan edeceğiz! Bu bölümde, her kötü ahlâkı açıklayacak, bunların lıerbirinin ayrı ayrı tarifini yapıp, hakikî mahiyetlerini belirteceğiz.
Kötü ahlâkları doğuran sebepleri, o sebeplerin de sebeplerini, âfetlerini ve onların çirkinliğini gösteren alâmetleri, bu kötü ahlâklardan kurtulmanın yollarını, ayet-i celîle, hadîs-i şerif ve selef-i ââllhinden gelen rivayetlerle açık Hr şekilde ortaya koyacağız.
Münciyât bölümünde ise; güzel ahlâkı, kulu Allah'a yaklaştırcı sıddîklarm, mukarriblerin rağbet edilen haslet ve sıfatlarından herbirini açık bir şekilde ortaya koj^acağız!
Her hasletin tarifini ve hakikatini, elde etmek için gereken vesileleri, neticesini, bilinmesine yardımcı olan alâmetleri, geçerli olmasına vesile olan faziletini şer'î ve aklî delillerle açık bir şekilde ortaya koyacağız.
Daha önce bazı müellifler bu hususları beyan eden bazı kitaplar yazmışlar ise de, elinizdeki bu kitap, kendinden önceki kitaplardan beş hususta ayrılmaktadır:
1. Onların muğlak bıraktığı her meseleye açıklık kazandırır, kısa olarak aldığı her meseleyi ise çok geniş bir şekilde izaha kavuşturur.
2. Onların dağınık olarak ele aldığı meseleleri bir tasnife tâbi tutarak tedkik eder.
3. Onların uzattığı bazı kısımları ise kısaltır, zabt u rabt altına alır.
4. Tekrar tekrar ele aldıklarını atar, delili olmayan iddiaları delile bağlar.
5. Hiçbir kitapta halline imkân bulunmayan, zihinlere anlaşılması zor gelen meseleleri tedkik edip açığa kavuşturur, anlaşılır hâle sokar.
Gerçi her âlim aynı şeyleri yapmaya çalışmıştır, fakat her sâ-likin kendisine hoş gelen meseleyi ele alması ve arkadaşlarının o meseleden habersiz olması; veya o meselelerden habersiz değil de kitaplarına o meseleyi yazmayı unutması veya unutmamış olsa bile, o meseleden perdeyi kaldırmak için başka engeller bulunması, ihtimâl dahilinde olan keyfiyetler arasındadır.
Zâhir ve bâtın ilimlerinin tümünü birden ihâta eden elinizdeki kitabın özellikleri işte bunlardır.
Beni, bu kitabı dört ana bölüme ayırmaya zorlayan başlıca iki sebep vardır:
1. Böyle bir tertip âdeta zarurîdir; zira âhiret âlemine yarayan ilim, muamele ve mükâşefe diye iki kısma ayrılır.
Mükâşefe ilmi derken demek istediğim şey, sadece bilinmesi gereken şeylerin bilinmesini temin eden ilimdir.
Muamele ilmi derken anlatmak istediğim şey, bilinmesiyle birlikte, amel edilmesi için de aranan ilimdir.
Bu kitapta kasdolunan mânâ sadece muamele ilmi'dir. Kitaplara yazılması yasak olan mükâşefe ilmi ise, her ne kadar taliplerin aradığı gaye, sıddîklarm hedefi ise de; bu kitapta anlatılacak olan, o olmadığı için zikredilmemiştir.
Muamele ilmi, Mükâşefe ilmine giden ilimdir; mükâşefe ilmine muamele ilminden geçilir. Peygamberler (â.s) halka ancak yol gösterdiler, irşad ettiler; mükâşefe ilmînden ise sadece remiz yoluyla bahsettiler. Teşbihlerle anlatmaya çalıştılar, daima kısa icmaller yaptılar. Onun için, onların yolundan giden âlimler de aynen onları taklid ederek bu ilim hakkında fazla teferruata dalmazlar, hatta mümkünse hiç bahsetmezler. Arasıra temsil ve teşbih getirerek bahsetmeye ise ruhsat vardır. (
Muamele ilmi, zâhir ve bâtın olarak ikiye ayrılır:
a. Zâhir ilminden maksat, azalarımızın hareketlerini bildiren ilimdir. Azaların hareketleri de ya ibadettir veya âdettir.
b. Bâtın ilimden maksat ise, kalplerin nasıl olması gerektiğini bildiren ilimdir. Hislerin perdesi mesabesinde olan kalplere, melekût âleminden gelenler de ya güzel ya da çirkindir.
Bu nedenle ilmin bâtın ve zâhir olarak ikiye ayrılması bir zarurettir. Azalarla ilgili ilim de yukarıda ifade ettiğimiz gibi, ibâdât ve âdât olarak ikiye ayrılır.
Nefsin durumu, kalbin hâlleri ile ilgili ilimler de iyi ve kötü diye iki kısma ayrılır. Bunun tamamı birden dört bölüm olur ki, muamele ilmine çevrilen nazar bu dört bölümden başkasını görmez.
2. Bu kitabı bu tertip üzere meydana getirmemin ikinci sebebi ise şudur: Gördüm ki ilme talip olanların, Allah'tan korkmayanların iyice bildiği, böbürlenmeye vesile ettiği, birbirlerine duydukları hasedden dolayı yaptıkları mücadelede yerlerini korumak ve itibarlarım devam ettirmek için hep fıkha rağbet etmektedirler. Bu ilim im dört bölümdür; İbâdât^ Muamelât.Münakehâi ve Ukubât.
'Sevgilinin kisvesine bürünen, onun rengiyle boyanan, onunla süslenen sevgilinin kendisidir' denilmiştir, Bu bakımdan kitabımın bir fıkıh kitabına benzemesinin büyük faydalar temin edeceğinden eminim; zira böylelikle kalpleri İslâm'a daha çok ısındıracağını ümit ediyorum. Nitekim bazı kimselerin kalbini tip ilmine ısındırmak isteyen bazı tabipler tabâbet üzerindeki bilgilerini yıldız takvimine çevirmişler ve cetvellere ve rakamlara bölerek adını 'Sıhhat Takvimi' koymuşlardır. Halkın takvimleri okumak suretiyle tabâbet ilmini anlatan kitaplara yönelmeleri için bu külfete katlanmışlardır.
Beden sağlığına faydası dokunan tip ilmine böyle ince bir hile ile kalpleri çekmekten daha yararlı olanı, kalpleri ebedî hayatta faydalı olan ilme çekmektir. Ebedî hayatta faydalı olan ilmin semeresi; kalpleri ve ruhları tedavi edip sağlamlaştırmak ve bu sayede ebedî hayata kavuşturmaktır. Zarurî olarak çok yakında ölüme mahkûm olan bedenlerin tedavisinde kullanılan tip ilmi nerede, ebedî hayatı düzenleyen dinî ilimler nerede?
Ortağı bulunmayan Allah Teâlâ'dan bizleri doğruya ulaştırmasını dileriz. Hiç kuşkusuz O, kulunun isteğini daha istemeden bilir. O kerîm ve cömert olandır!
1) Taberânî, Mu'cenı'us-Sağir; Beyhakî, Şuah'ul-Iman, (Ebû Hüreyre'den)
2) İbn Mâce, (Câbir den)
3) ibn Mâce, (Enes'den). imam Ahmed, Beyhakî ve bazı muhaddisler bu hadisin zayıf olduğunu söylemişlerdir.
Başta beşerin efendisi olmak üzere bütün peygamberlere salât ve selâm eder ve dinî ilimleri ihya etmek gayesiyle bir kitap yazmak için coşmuş bulunan azmimin bana müsbet neticeler kazandırmasını Allah Teâlâ'dan niyaz ve tazarrû ederim.
Ey inkarcılar zümresi arasında aşırı bir şekilde ayıplayan! Ey inkârcı gafillerin arasında en şiddetli saldıran müfrit! Senin gururunu ve büyüklüğünü yerle bir etmek için muâraza ve mücadeleye hazırlanmış bulunuyorum.
Apaçık olan hakkı görmeyip, bâtıla yardım etmen, cehaleti güze! görmen, halkın merasiminden'.yüzçeviren, kalbin ıslahı ve nefsinin tezkiyesi için Allah'ın kendisine yüklediği kulluk şerefine nâil olmak gayesinde bulunan; ilmin gerektirdiği tarzda, şekilcilik ten vazgeçip hakikî amele yönelen, boşuna sarfedilen hayatının zararlarından bir kısmını telâfi etmek isteyen kimselere haksız yere saldırman, konuşmayı boynuma borç yaptı. Senin nifaktaki şirretliğin benim dilimi çözdü!
Buna rağmen, geçmişteki kusurlarımı affettirecek kadar sâlim bir eser yazıp yazamayacağımdan endişe duymaktayım.
Hz. Peygamberin haklarında şöyle buyurduğu kimselerin sapkınlığından uzaklaşmak için yazıyorum:
Kıyamette insanların azap yönünden en şiddetlisi o âlimdir ki, bildiği ilminden Allah onu faydalandırmamışlar.
Yemin ederim ki, inkâr ve gururda gösterdiğin inatçılık ancak hu işin zirvesini düşünmekten aciz, sonucun feci ve korkunç
oluşundan habersiz, tehlikenin büyüklüğünü idrâk etmemek, dünyanın her an akıp giderek yerine ahiretin geldiğini görmemek; ecelin her an yakında oluşunu, seferin çok uzun ve korkunç olduğunu, elindeki azığın ise çok az olduğunu, buna karşılık tehlike çeşitlerinin bir hayli kabarık olduğunu, yolun tıkalı olduğunu görmemekten ileri geliyor. Allah rızası için istenmeyen ilmin ve o ilimle yapılan amelin hakikî âlimler tarafından hoş karşılanmadığını; delil ve arkadaş olmadan; uzun ahiret yolunun çok yorucu olacağını bilmeyen cemaatları yakalayan bu hastalık, her kötülüğün geliş kaynağıdır. Kılavuzu olmayan insan, çok büyük zorluklarla karşılaşır!
Bu yolun kılavuzları ise, peygamberlerin varisleri olan ve ilmi ile amel eden âlimlerdir. Bu âlimler ise, yeryüzünde hemen hemen hiç kalmamıştır! Ancak ortalığı âlim kisvesine bürünmüş birçok insan kaplamıştır. Bunların çoğu da, şeytana mağlûp olup tuğyana, gaflete ve bâtıla dalmıştır.
Onların herbiri geçici dünya malını toplamakla meşguldür. Onun içindir ki Allah'ın iyi dediğini kötü, kötü dediğini iyi görürler. Neredeyse din ilimleri ortadan kalkacak duruma gelmiştir. Yeryüzünden âdeta hidâyet alâmetleri silinmiştir. İçinde yaşadığımız şu dönemde halka sadece kadılarca bilinmesi gereken cidal ilmi verilmeye çalışılmaktadır. Mücadele edenlerin hasımlarını susturmak ,için kullandıkları cedel ilmi veya halkın tesir altına alınması için va'z kürsülerinde vaizlerin kullandıkları kafiye ilimleri sadece ilim sayılmaktadır. Çünkü bu ilimlerden başkasıyla halkın malını haram yoldan almanın imkânı yoktur! Dünyalık kazandıran başka bir ilim mecut değildir. Kur'an-n Kerîm'de rüşd, hidâyet, nur, ziya, ilim, hikmet ve fıkıh diye adlandırılan ve selef-i saîihînin ahiret yolunda kılavuz olarak kullandıkları ilme gelince, o ilim günümüzde halkın arasından çekilip gitmiş, âdeta bir daha hatırlanmamak üzere zihinlerden silinmiştir. Ahiret yolunda yürümeyi kolaylaştıran bu ilimlerin unutulması, dinde açılan en büyük yara ve uçurumdur. Onun için bu kitabı yazmayı bir zaruret olarak görmekteyim.
Elinizdeki bu kitabı, dinî ilimlerin ihyası, geçmiş imamların yolunun gösterilmesi, peygamberlerin ve onlara tâbi olanların faydalı buldukları ve fayda gördükleri ilimlerin mahiyetini izah etmek için kaleme alıyorum.
Elinizdeki bu kitabı dört temel (rubVçeyrek) üzerine bina ettim:
I. İbâdât
II. Âdât
III. Mühlikât
IV. Münciyât
Kitabın başına İlim bölümünü koydum; zira ilim insan için en önemli meseledir. Allah Teâlâ'mn, Hz. Peygamberin (s.a) lisanıyla herkesten istediği ilmi izah etmek için İlim bölümünü kitabın başına aldım!
Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurur:
İlim öğrenmek (kadın-erkek) her müglümana farzdır.2
İlim bölümünü kitabın başına almamın sebeplerinden biri de, insana fayda temin eden ilimle, zarar veren ilmi ayırdetmek iste-memdir; zira Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmaktadır:
Fayda vermeyen ilimden Allah'a sığınırız.3
Devrimde yaşayanların doğruluktan ayrıldıklarını, hayalî şeylerin arkasından koştuklarını, hakikatın özüyle meşgul olmayıp, herşeyin kabuğu ile uğraştıklarım ispat etmek de, bu bölümü başa almamın nedenlerinden biridir.
İbâdât (İbâdetler) kısmı (1. cilt) on bölümden ibarettir
1. Kitab'ul-îlim
2. İnanç Esasları
3. Temizliğin Sırları
4. Namazın Sırları
5. Zekâtın Sırları
6. Orucun Sırları
7. Haccm Sırları
8. Kur'ân Okumanın Adabı
9. Zikirler ve Dualar
10. Virdlerin Tertibi
Âdât (Âdetler) kısmı (2. cilt) on bölümden ibarettir
1. Yemek Adabı
2. Nikâh Adabı
3. Çalışma Hükümleri
4. Helâller ve Haramlar
5. Sohbet ve Muaşeret Adabı
6. Uzlet
7. Yolculuk Adabı
8. Semâ Adabı
9. İyiliği Emretmek, Kötülükten Sakındırmak
10. Geçim Adabı ve Nübüvvet Ahlâkı
Mühlikat (Helâk Edici Hususlar) kısmı da (3. cilt) on bölümden ibarettir.
1. Kalbin Acaib Hâlleri
2. Nefsi Terbiye Etmenin Yolları
3. Mideye ve Cinsî Münasebete Düşkünlüğün Mahzurları
4. Dilin Âfetleri
5. Hased, Kin ve Gazabın Âfetleri
6. Dünyanın Kötülüğü
7. Mala Düşkünlüğün ye Cimriliğin Kötülüğü
8. Dünyevî Mertebelere Düşkünlüğün ve Riyakârlığın Kötülüğü
9. Kibir ve Ucb'un (Kendini Beğenmişliğin) Kötülüğü
10. Gururun Kötülüğü
Münciyât (Helakten Kurtarıcı Hususlar) kısmı da (4.cilt) on bölümden ibarettir.
1. Tevbe
2. Sabır ve Şükür
3. Korku ve Ümid
4. Fakr ve Zühd
5. Tevhid ve Tevekkül
6. Muhabbet, Şevk, Ünsiyet ve Rıza
7. Niyet, Sıdk ve İhlâs
8. Murakabe ve Muhasebe
9. Tefekkür
10. Ölümü Hatırlamak
İbâdetler bölümünde ilmi ile amel eden âlimlerin; muhtaç olduğu mânâ ve sırların hikmetlerini, sünnetin inceliklerini ve ibâdetin gizli mânâlarını anlatacağım; zirâ, bu anlatacağım incelikleri bilmeyen âlim, ahiret âlimi olamaz! Zikredeceğim hususların çoğu fıkıh ilminde ihmal edilen noktalardır.
Âdetler bölümünde halk arasında yürürlükte olan muamelelerin sırlarını, derinliklerini, sünnetlerin inceliklerini, dindar bir insanın o muameleleri yaptığı zaman muhtaç olduğu gizli yolları açıklayacağız!
Mühlikât bölümünde Kur'ân1! Kerîm'de; silinmesi, nefsin ve kalbin kendisinden temizlenmesi emredilen kötü hâlleri teker teker beyan edeceğiz! Bu bölümde, her kötü ahlâkı açıklayacak, bunların lıerbirinin ayrı ayrı tarifini yapıp, hakikî mahiyetlerini belirteceğiz.
Kötü ahlâkları doğuran sebepleri, o sebeplerin de sebeplerini, âfetlerini ve onların çirkinliğini gösteren alâmetleri, bu kötü ahlâklardan kurtulmanın yollarını, ayet-i celîle, hadîs-i şerif ve selef-i ââllhinden gelen rivayetlerle açık Hr şekilde ortaya koyacağız.
Münciyât bölümünde ise; güzel ahlâkı, kulu Allah'a yaklaştırcı sıddîklarm, mukarriblerin rağbet edilen haslet ve sıfatlarından herbirini açık bir şekilde ortaya koj^acağız!
Her hasletin tarifini ve hakikatini, elde etmek için gereken vesileleri, neticesini, bilinmesine yardımcı olan alâmetleri, geçerli olmasına vesile olan faziletini şer'î ve aklî delillerle açık bir şekilde ortaya koyacağız.
Daha önce bazı müellifler bu hususları beyan eden bazı kitaplar yazmışlar ise de, elinizdeki bu kitap, kendinden önceki kitaplardan beş hususta ayrılmaktadır:
1. Onların muğlak bıraktığı her meseleye açıklık kazandırır, kısa olarak aldığı her meseleyi ise çok geniş bir şekilde izaha kavuşturur.
2. Onların dağınık olarak ele aldığı meseleleri bir tasnife tâbi tutarak tedkik eder.
3. Onların uzattığı bazı kısımları ise kısaltır, zabt u rabt altına alır.
4. Tekrar tekrar ele aldıklarını atar, delili olmayan iddiaları delile bağlar.
5. Hiçbir kitapta halline imkân bulunmayan, zihinlere anlaşılması zor gelen meseleleri tedkik edip açığa kavuşturur, anlaşılır hâle sokar.
Gerçi her âlim aynı şeyleri yapmaya çalışmıştır, fakat her sâ-likin kendisine hoş gelen meseleyi ele alması ve arkadaşlarının o meseleden habersiz olması; veya o meselelerden habersiz değil de kitaplarına o meseleyi yazmayı unutması veya unutmamış olsa bile, o meseleden perdeyi kaldırmak için başka engeller bulunması, ihtimâl dahilinde olan keyfiyetler arasındadır.
Zâhir ve bâtın ilimlerinin tümünü birden ihâta eden elinizdeki kitabın özellikleri işte bunlardır.
Beni, bu kitabı dört ana bölüme ayırmaya zorlayan başlıca iki sebep vardır:
1. Böyle bir tertip âdeta zarurîdir; zira âhiret âlemine yarayan ilim, muamele ve mükâşefe diye iki kısma ayrılır.
Mükâşefe ilmi derken demek istediğim şey, sadece bilinmesi gereken şeylerin bilinmesini temin eden ilimdir.
Muamele ilmi derken anlatmak istediğim şey, bilinmesiyle birlikte, amel edilmesi için de aranan ilimdir.
Bu kitapta kasdolunan mânâ sadece muamele ilmi'dir. Kitaplara yazılması yasak olan mükâşefe ilmi ise, her ne kadar taliplerin aradığı gaye, sıddîklarm hedefi ise de; bu kitapta anlatılacak olan, o olmadığı için zikredilmemiştir.
Muamele ilmi, Mükâşefe ilmine giden ilimdir; mükâşefe ilmine muamele ilminden geçilir. Peygamberler (â.s) halka ancak yol gösterdiler, irşad ettiler; mükâşefe ilmînden ise sadece remiz yoluyla bahsettiler. Teşbihlerle anlatmaya çalıştılar, daima kısa icmaller yaptılar. Onun için, onların yolundan giden âlimler de aynen onları taklid ederek bu ilim hakkında fazla teferruata dalmazlar, hatta mümkünse hiç bahsetmezler. Arasıra temsil ve teşbih getirerek bahsetmeye ise ruhsat vardır. (
Muamele ilmi, zâhir ve bâtın olarak ikiye ayrılır:
a. Zâhir ilminden maksat, azalarımızın hareketlerini bildiren ilimdir. Azaların hareketleri de ya ibadettir veya âdettir.
b. Bâtın ilimden maksat ise, kalplerin nasıl olması gerektiğini bildiren ilimdir. Hislerin perdesi mesabesinde olan kalplere, melekût âleminden gelenler de ya güzel ya da çirkindir.
Bu nedenle ilmin bâtın ve zâhir olarak ikiye ayrılması bir zarurettir. Azalarla ilgili ilim de yukarıda ifade ettiğimiz gibi, ibâdât ve âdât olarak ikiye ayrılır.
Nefsin durumu, kalbin hâlleri ile ilgili ilimler de iyi ve kötü diye iki kısma ayrılır. Bunun tamamı birden dört bölüm olur ki, muamele ilmine çevrilen nazar bu dört bölümden başkasını görmez.
2. Bu kitabı bu tertip üzere meydana getirmemin ikinci sebebi ise şudur: Gördüm ki ilme talip olanların, Allah'tan korkmayanların iyice bildiği, böbürlenmeye vesile ettiği, birbirlerine duydukları hasedden dolayı yaptıkları mücadelede yerlerini korumak ve itibarlarım devam ettirmek için hep fıkha rağbet etmektedirler. Bu ilim im dört bölümdür; İbâdât^ Muamelât.Münakehâi ve Ukubât.
'Sevgilinin kisvesine bürünen, onun rengiyle boyanan, onunla süslenen sevgilinin kendisidir' denilmiştir, Bu bakımdan kitabımın bir fıkıh kitabına benzemesinin büyük faydalar temin edeceğinden eminim; zira böylelikle kalpleri İslâm'a daha çok ısındıracağını ümit ediyorum. Nitekim bazı kimselerin kalbini tip ilmine ısındırmak isteyen bazı tabipler tabâbet üzerindeki bilgilerini yıldız takvimine çevirmişler ve cetvellere ve rakamlara bölerek adını 'Sıhhat Takvimi' koymuşlardır. Halkın takvimleri okumak suretiyle tabâbet ilmini anlatan kitaplara yönelmeleri için bu külfete katlanmışlardır.
Beden sağlığına faydası dokunan tip ilmine böyle ince bir hile ile kalpleri çekmekten daha yararlı olanı, kalpleri ebedî hayatta faydalı olan ilme çekmektir. Ebedî hayatta faydalı olan ilmin semeresi; kalpleri ve ruhları tedavi edip sağlamlaştırmak ve bu sayede ebedî hayata kavuşturmaktır. Zarurî olarak çok yakında ölüme mahkûm olan bedenlerin tedavisinde kullanılan tip ilmi nerede, ebedî hayatı düzenleyen dinî ilimler nerede?
Ortağı bulunmayan Allah Teâlâ'dan bizleri doğruya ulaştırmasını dileriz. Hiç kuşkusuz O, kulunun isteğini daha istemeden bilir. O kerîm ve cömert olandır!
1) Taberânî, Mu'cenı'us-Sağir; Beyhakî, Şuah'ul-Iman, (Ebû Hüreyre'den)
2) İbn Mâce, (Câbir den)
3) ibn Mâce, (Enes'den). imam Ahmed, Beyhakî ve bazı muhaddisler bu hadisin zayıf olduğunu söylemişlerdir.