Tahsis (Kendine Hitap Edildiğini Bilmek)
Bu bakımdan kişi, Kur'an'm bir emrini veya bir yasağını dinlediği zaman, o yasağın ve emrin kendisine tevcih edildiğini takdir etmelidir. Bir va'd veya vaîdi işittiği zaman, yine boyle takdir etmelidir ki, burada müsamere ve hikaye kastolunmaz.
Bunlardan gaye geçmişlerin durumundan ibret almak ve okuyanın bu hâdiselerden kendi ihtiyacını idrâk etmesi kastolunmaktadır. Çünkü Kur'an'm hiçbir kıssası yoktur ki, o, Rasülullah ve ümmeti hakkında bir fayda temin etmek için sevkedilmemiş olsun. İşte bu sırra binaen Allah (cc) 'Peygamberlerin haberlerinden senin kalbini sağlamlaştıracak her haberi sana anlatıyoruz' (Hûd/120) buyurmuştur. Bu bakımdan kul, Allah Teâlâ'nın Kur'an'da bahsettiği peygamberlerin hâlleriyle ezâ ve cefâya karşı olan sabırlarıyla, Allah'ın yardımını beklemek için dindeki sebatkârlıklarıyla kendisinin de kalbini sabit kılmak istediğini anlamalıdır. Kul nasıl bunu böyle takdir etmeyecektir?
Oysa Kur'ân sadece Hz. Muhammed'e mahsus olarak inmiş değildir. Belki bütün âlemlere nur, rahmet ve şifadır. Zaten Allah Teâlâ'nın, Kur'ân nimetinin karşılığında şükretmeyi bütün beşeriyete emretmesi de bu mânâdan doğar...
Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve size öğüt vermek için indirdiği Kur'an'ı ve ondaki hikmeti düşünün. Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah herşeyi kemâliyle bilicidir.
(Bakara/231)
Size öyle muazzam bir kitâb indirmişiz ki, (iman ettiğiniz takdirde) bütün şerefiniz ondadır. Hâlâ akıllanmıyacak mısınız?
(Enbiyâ/10)
(Onları) açık delillerle ve kitaplarla (gönderdik); sana da bu zikri (Kur'an'ı) indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara açıklayasın, ta ki düşünüp öğüt alsınlar.
(Nahl/44)
İşte Allah, onların durumlarını, insanlara böyle anlatır.
(Muhammed/3)
Haberiniz olmayarak ansızın tepenize azap inmeden önce rabbinizden size indirilenin en güzeline tâbî olunuz.
(Zümer/55)
Bu Kur'ân, insanlara hak ölçüleri gösteren nurlardan ibarettir ve şüphesiz iman edecek bir cemâat için hidayet rehberidir.
(Câsiye/20)
Bu, insanlara bir açıklama, korunanlara yol gösterme ve öğüttür.
(Alu İmran/138)
Allah Teâlâ ilahî hitabıyla bütün insanları kasdettiği zaman elbette onun içinde fertleri de kasteder. İşte okuyucu da kasdolunan bir ferd'dir. Bu bakımdan ona ve diğer insanlara ne olmuş ki kendilerini Kur'an'a muhâtab saymazlar? O halde okuduğu Kur'anla kendisinin kasdolunduğunu takdir etmelidir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
Bana şu Kur'ân vahyolundu ki? onunla hem sizi ve hem de kime ulaşırsa onu korkutayım.
(En'am/109)
Muhammed b. Ka'b el-Kurazî şöyle buyurmaktadır: 'Kur'ân kime tebliğ edilirse sanki onunla Allah Teâlâ konuşur. Bunu böylece takdir ettiği zaman Kur'an'ı herhangi birşey okur gibi okuyamaz. Kölenin efendisinden gelen bir mektubu okuduğu gibi okur ki, düşünüp içindeki emirlerle gereğince amel etsin'.
Bu sırra binâen âlimlerden bâzıları: 'Şu Kur'ân rabbimiz tarafından bize gelen mektuplar mecmuasıdır. O mektuplar rabbimizin ahidlerini bize hatırlatıyor. Biz de namazlarımızda onu düşünerek okuyoruz. Tenha yerlerde onun üzerinde duruyoruz. İbadetlerimizde ve gidişatımızda onu tatbik ediyoruz' demişlerdir
Mâlik b. Dinar şöyle buyurmaktadır: 'Ey Kur'ân ehli! Kur'ân sizin kalbinize ne gibi bir tohum ekti? Biliniz ki yağmur yeryüzünün baharı olduğu gibi, Kur'ân da mü'minin baharıdır'.
Katâde şöyle demiştir: 'Şu Kur'ân ile herhangi bir kimse dizdize gelip oturmuşsa mutlaka ya eksiklik veya fazlalıkla kalkmış olur. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurur 'Biz Kur'an'dan öyle ayetler indirmekteyiz ki, mü'minler için şifa ve rahmettir. Zâlimlerin de ancak sapıklığını artırır'. (İsrâ/82)
Bunlardan gaye geçmişlerin durumundan ibret almak ve okuyanın bu hâdiselerden kendi ihtiyacını idrâk etmesi kastolunmaktadır. Çünkü Kur'an'm hiçbir kıssası yoktur ki, o, Rasülullah ve ümmeti hakkında bir fayda temin etmek için sevkedilmemiş olsun. İşte bu sırra binaen Allah (cc) 'Peygamberlerin haberlerinden senin kalbini sağlamlaştıracak her haberi sana anlatıyoruz' (Hûd/120) buyurmuştur. Bu bakımdan kul, Allah Teâlâ'nın Kur'an'da bahsettiği peygamberlerin hâlleriyle ezâ ve cefâya karşı olan sabırlarıyla, Allah'ın yardımını beklemek için dindeki sebatkârlıklarıyla kendisinin de kalbini sabit kılmak istediğini anlamalıdır. Kul nasıl bunu böyle takdir etmeyecektir?
Oysa Kur'ân sadece Hz. Muhammed'e mahsus olarak inmiş değildir. Belki bütün âlemlere nur, rahmet ve şifadır. Zaten Allah Teâlâ'nın, Kur'ân nimetinin karşılığında şükretmeyi bütün beşeriyete emretmesi de bu mânâdan doğar...
Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve size öğüt vermek için indirdiği Kur'an'ı ve ondaki hikmeti düşünün. Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah herşeyi kemâliyle bilicidir.
(Bakara/231)
Size öyle muazzam bir kitâb indirmişiz ki, (iman ettiğiniz takdirde) bütün şerefiniz ondadır. Hâlâ akıllanmıyacak mısınız?
(Enbiyâ/10)
(Onları) açık delillerle ve kitaplarla (gönderdik); sana da bu zikri (Kur'an'ı) indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara açıklayasın, ta ki düşünüp öğüt alsınlar.
(Nahl/44)
İşte Allah, onların durumlarını, insanlara böyle anlatır.
(Muhammed/3)
Haberiniz olmayarak ansızın tepenize azap inmeden önce rabbinizden size indirilenin en güzeline tâbî olunuz.
(Zümer/55)
Bu Kur'ân, insanlara hak ölçüleri gösteren nurlardan ibarettir ve şüphesiz iman edecek bir cemâat için hidayet rehberidir.
(Câsiye/20)
Bu, insanlara bir açıklama, korunanlara yol gösterme ve öğüttür.
(Alu İmran/138)
Allah Teâlâ ilahî hitabıyla bütün insanları kasdettiği zaman elbette onun içinde fertleri de kasteder. İşte okuyucu da kasdolunan bir ferd'dir. Bu bakımdan ona ve diğer insanlara ne olmuş ki kendilerini Kur'an'a muhâtab saymazlar? O halde okuduğu Kur'anla kendisinin kasdolunduğunu takdir etmelidir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
Bana şu Kur'ân vahyolundu ki? onunla hem sizi ve hem de kime ulaşırsa onu korkutayım.
(En'am/109)
Muhammed b. Ka'b el-Kurazî şöyle buyurmaktadır: 'Kur'ân kime tebliğ edilirse sanki onunla Allah Teâlâ konuşur. Bunu böylece takdir ettiği zaman Kur'an'ı herhangi birşey okur gibi okuyamaz. Kölenin efendisinden gelen bir mektubu okuduğu gibi okur ki, düşünüp içindeki emirlerle gereğince amel etsin'.
Bu sırra binâen âlimlerden bâzıları: 'Şu Kur'ân rabbimiz tarafından bize gelen mektuplar mecmuasıdır. O mektuplar rabbimizin ahidlerini bize hatırlatıyor. Biz de namazlarımızda onu düşünerek okuyoruz. Tenha yerlerde onun üzerinde duruyoruz. İbadetlerimizde ve gidişatımızda onu tatbik ediyoruz' demişlerdir
Mâlik b. Dinar şöyle buyurmaktadır: 'Ey Kur'ân ehli! Kur'ân sizin kalbinize ne gibi bir tohum ekti? Biliniz ki yağmur yeryüzünün baharı olduğu gibi, Kur'ân da mü'minin baharıdır'.
Katâde şöyle demiştir: 'Şu Kur'ân ile herhangi bir kimse dizdize gelip oturmuşsa mutlaka ya eksiklik veya fazlalıkla kalkmış olur. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurur 'Biz Kur'an'dan öyle ayetler indirmekteyiz ki, mü'minler için şifa ve rahmettir. Zâlimlerin de ancak sapıklığını artırır'. (İsrâ/82)
Kur'ân Okunurken Riayet Edilmesi Gereken Bâtınî ameller
- Kelâm'ın Aslını Anlamak
- Tâzim
- Kalp Huzuruyla Okumak
- Tedebbür (Düşünmek)
- Tefehhüm (Anlamaya Çalışmak)
- Tecerrüd (Anlamayı Engelleyen Herşeyden Uzaklaşmak)
- Tahsis (Kendine Hitap Edildiğini Bilmek)
- Teessür (Müteessir Olmak)
- Terakki
- Teberrî