Çarşaf
Müslüman kadınların tesettür maksadıyla giydikleri kolsuz, bol ve geniş üst örtünün adı. Buna "car" da denilirdi. Eskiden müslüman kadınlar ferâce giyerlerken, Hicaz ve diğer Ortadoğu bölgelerine giden ailelerin Arap kadınlarının giydikleri "torba", "dolma" diye adlandırılan çarşafları Tanzimat'tan sonra İstanbul'a getirmeleri bu örtünün İstanbul'da ve taşrada da yaygınlaşmasına neden olmuştur. Eskiden Suriye'de, hristiyan ve yahudi kadınları; Rumeli'nin bazı yerlerinde de hristiyan kadınları sokağa çıkarlarken çarşaf giyerlerdi.
Çarşaf, Farsça çarşeb'den bozmadır. Çarşeb'in aslı da gece örtüsü anlamına gelen çarşeb'dir. Yatak ve yorganda kullanılan bez örtünün adı da buradan gelir. Çarşaf, ilk kullanıldığı dönemlerde şimdiki yatak çarşafları gibi tek bir parçadan ibaretti. Önden kavuşturulup ayaklardan bele kadar bükülerek sağdan sola, soldan sağa beldeki kemerin arasına sokulur, arkadan ortanın üst kenarı ile peçenin üstüne gelmek üzere baş örtülür, şakaklardan iğnelenir, aynı kenarın baştan aşağı sarkan iki ucu üstüste kapanıp içinden tutulurdu. İstanbullular ilk zamanlarda siyah kıl peçe yerine yüzlerine dallı yemeni örterlerdi. Çarşaflar; ipekli yünlü kumaşlardan yapıldığı gibi muhtelif renkleri vardı. Fakat en çok kullanılan renk siyah idi. Kıyafetlerde yapılan değişiklik ve inkılâplardan sonra Türkiye'de çarşafın giyilmesi yasaklanmış olmasına rağmen, bazı müslüman kadınlar bu tesettür biçimini korumuş ve günümüze kadar giyilmesini sağlamışlardır.
İslâm'da tesettür yani kadının vücudunu örtmesi kesin nass ile sabittir. Bu örtü nasıl olursa olsun önemli olan vücut hatlarını göstermeyecek şekilde bol dikilmiş kalın bir kumaştan olmasıdır. Abâye, ferâce, harmani vb. bol dikimli dış kıyafetler de müslüman kadınların giyebileceği kıyafetlerdir. Çarşaf da bu kıyafetlerden biridir. Önemli olan, hür kadınların özgürlüklerini simgeleyen ve onları yabancı erkeklerin bakışlarından koruyan ve İslâm'ın razı olduğu bol bir kıyafet ile örtünmektir.
Çarşaf yorumları
husrev
09.08.2007Çarşaf hakkında
Peygamberimiz (asv) “biz peygamberler topluluğu insanlara akıllarının miktarınca konuşmakla emrolunduk” buyurmuştur. Başka bir hadiste de “İnsanlara onların anlayıp kabul edeceği şekilde konuşun. Allah ve Resulünün yalanlanması hoşunuza gider mi?” buyurmuştur. (Makasidül-Hasene). Bu iki hadise göre İslamı diğer insanlara anlatan, tebliğ eden insanlar, muhatabın durumunu gözeterek onların anlayıp, kabul edeceği mevzulardan başlamaları gerekir. Merdivenin basamakları gibi eğitimin ve tebliğin de basamakları vardır. Eğer buna riayet etmezsek bazen, bazı insanlara faydadan ziyade, zarar verebiliriz. Kazanılabilecek insanları da kaybedebiliriz
Günümüzde halkın çarşafa karşı tedirginliği herkesin malumu. İslamı bilmeyen, yaşamayan veya yeni yaşamaya başlamış kimselerin yanında bu gibi mevzuları açmamak en iyisidir. Çünki bu kimseler, bazen bu gibi mevzuları kaldıramazlar. Ya itiraz ederek günaha girerler veya bizden ve islamiyetten soğurlar. Bu gibi kimselerle konuşurken ilk önce onların tedirgin oldukları, kendilerine zor gelen şeylerden değilde, İslamın güzelliğinden, islamı yaşamanın ehemmiyetinden bahsetmemiz ve onların islamı anlamalarına, sevmelerine, yaşamalarına vesile olacak mevzulardan bahsetmemiz gerekir. Eğer çarşafla ilgili bir mevzu açılırsa ve çarşafa hucum edilirse, bizim de delilli, ispatlı bir şekilde çarşafı müdafaa etmemizde gerekir.* (aşağıda gelecek) Bununla beraber çarşaf için “olmazsa olmaz” demeyip, islamın tedrici üslubu gözönünde bulundurularak açık kadınların başlarının örtmesinin bile büyük bir şey olduğu ifade edilmeli, fakat çarşafın en güzel olduğu, Allahın bundan daha çok razı olacağı da anlatılmalıdır.
Muhatabımız şuurlu bir müslüman hanım ise ona da çarşafı tavsiye etmek, çarşafa tarafdar olmasını sağlamaya çalışmak gerekir.
-----------------
* Halkın çarşafa karşı tedirginliğin asıl sebebi, onun Kuran tarafından emredildiğini bilmemektir. Herkes tesettürün Kuranın bir emri olduğunu biliyor. Fakat onlar, yalnızca baş örtmenin yeterli olduğunu zannediyorlar. Delilli ispatlı bir şekilde çarşafın kuranın emri olduğu anlatılırsa bu tedirginlik büyük ölçüde kırılabilir (inşaallah).
ÇARŞAF HAKKINDAKİ AYET VE BU HUSUSTA MÜFESSİRLERİN BEYANI
“Ey Peygamber! Zevcelerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle: ( başlarını ve yüzlerini kapatacak şekilde ) cilbablarının (dış örtülerinin) bir kısmı ile üzerlerini sıkıca örtsünler. Bu, onların (hür ve iffetli olduklarının) bilinip incitilmemeleri için daha elverişlidir. Allah, gafûrdur (mağfiret eder), rahîmdir (merhamet eder).”
Ahzab : 59
1- Sebebi nüzul : Medinenin fasıkları (münafıkları) kadınlara laf atarak onlara eziyet ediyorlardı. “Niçin müslüman kadınları rahatsız ediyorsunuz” denildiği zaman, “biz bunu yalnızca köle kadınlara yapıyoruz” diyorlardı. Allahü teala hür iffetli kadınların diğerlerinden ayırt edilmeleri için bu ayeti indirdi. (İbni kesir, Dürrül mensur) bu ayet tesettürün iddia edildiği gibi esaret değil, kadınların hürriyet ve asaletinin ifadesi olduğunuda gösterir.
2- Ayette geçen cilbabın tarifleri:
a) Baştan aşağı örten çarşaf, ferrace, car gibi dış elbisenin adıdır
b) Kadınların elbiselerinin üstüne giydikleri her çeşit giysidir.
c) Tepeden tırnağa örten giysidir. Kadınların tesettür ettikleri her türlü elbise ve başka şeylerdir.
d) Çarşaf ve peçedir. (elmalı. C:6-s:337)
e) Vehbi efendi nur suresinin 31. ayetini tefsir ederken şöyle der “ hatunların zinetini setriçin çarşaf örtünmeleri lazım ve vacib olduğu bu ayetten sarahaten müstefad olan fevaid (istifade edilen faideler) cümlesindendir” (Hülasatül Beyan : c: 9.s:3719)
3- cilbabı giyme tarzı :
1- İbni abbas (r.a) yukarıda mealini verdiğimiz Ahzab suresinin 59. ayeti hakkında şöyle demiştir “Allah mü’min kadınlara bir hacet için dışarı çıktıklarında yüzlerini başlarının üzerinden cilbablarıyla örtmelerini ve yalnızca bir gözlerini açmalarını emretmiştir. (Taberi, İbni Kesir, Suyuti Dürrül Mensur Ve Sabuni)
2- İbni Sirin şöyle demiştir : bu ayeti (tabiinin büyük alimlerinden) Abidetüs-selmaniden sordum. Elbisesiyle başını, yüzünü örterek, sol gözünü açarak, hareketleriyle nasıl olacağını gösterdi. (Suyuti Dürrül Mensur, İbni Kesir )
3- İbni abbas ve Katade şöylede demişlerdir : Alnının üzerinden bağlar, diğer ucunu da burnunun üzerinden bırakır. Gözleri görünse de bu hal onun göğsünü ve yüzünün büyük bir kısmını örter. Hasanı Basri ise “yüzünün yarısını örter” demiştir. (Tefsiri Kurtubi ve İbni Kesir)
4- Tefsiri Beyzavi : Bir hacet için dışarı çıktıklarında çarşaflarıyla bedenlerini ve yüzlerini örtsünler. (c: 2-s:252)
5- Ebul Ferec İbnül Cevzi : başlarını ve yüzlerini örtsünler. (Zadül Mesir. C:6-s:422)
6- Tefsiri Celaleyn : Cilbab kadının bütün vucudunu örten örtüdür. Hacetleri için dışarı çıkarken bir kısmıyla yüzlerini örterler, ancak bir gözlerini açıkta bırakırlar.
7- Sahabe ve tabiin döneminden sonra gelen bütün büyük müfessirler de bu ayeti (yukarıda geçtiği gibi) aynı şekilde tefsir etmişlerdir. (Tefhimül Kur’an: c:4.s:459)
8- Tefsirlerin izahlarından anlaşılacağı üzere : cilbabı örtmekte iki şekil vardır. Birisi kaşlarına kadar başını örttükten sonra büküp yüzünü de örtmek ve yalnız tek bir gözünü açık bırakmak. İkincisi de alnının üzerinden sıkıca sardıktan sonra burnunun üzerinden dolayıp, gözlerini ikisi de açık kalsa bile yüzün büyük bir kısmını ve göğsü tamamen örtmüş bulunmaktır. (Elmalı : c:6-s:338)
4- Cilbabın tatbik şekli :
1- Ümmü Seleme (ra) şöyle demiştir : cilbab ayeti nazil olduğunda ensar kadınları üzerlerine siyah elbiseler giyerek öyle bir ağırbaşlılıkla çıkmışlardı ki; başları üzerinde kuşlar varmış gibi idi. (Elmalı : c.6-s.338, Kurtubi)
2- Hz. Aişe (r.a)de şöyle demiştir : Ensar kadınlarına Allah rahmet etsin. Cilbab ayeti indiği zaman mırtılarını yardılar, onunla başlarını sardılar da Resulullah (asv) arkasında öyle namaz kıldılar ki, sanki başlarında kargalar varmış gibi idi. (Elmalı : c.6-s.338) (mırtı bir çeşit kumaştır)
3- Hz. Aişe (r.a) nın cilbabıyla yüzünü örttüğüne dair buharide bir rivayette vardır.
4- Rivayetlerden anlaşıldığına göre peygamberimiz (asv) döneminde peçe takan kadınlar bile vardı. (Bütün Yönleriyle Asrı Saadet: c.4.s.356)
5- Müslüman ahalide günümüze gelinceye kadar yukarıdaki kur’anın emri ve onun izahları muvacehesinde hareket etmişlerdir. Elmalı yukarıdaki cilbabın sarma şeklinin birincisini, yani yalnızca bir gözü açık bırakmayı tarif ederken “bizler yetiştiğimiz zaman memleketlerimizde annelerimizin tesettür tarzı bu idi” der. İkincisini anlatırken de “ 1310 da İstanbula geldiğim zaman İstanbul hanımları bir peçe ilave edilmek ve elde açık şemsiye bulunmak şartıyle tesettür tarzları da buydu” der. . (Elmalı : c.6-s.338)
6- Hülasa : Çarşaf, luzumsuz, gereksiz bir takva değil kur’anın emridir. Başta sahabeler olmak üzere Ümmeti Muhammedde şimdiye kadar bu emre imtisal edegelmişlerdir. Günümüzdeki hanımlarda “kınayan kimsenin kınamasından korkmazlar” ayeti mucibince bu emre imtisal etmelidirler. Fakat başkalarına bu hakikatı anlatır veya tavsiye ederken karşıdaki muhatabın durumunu da gözönünde bulundurmak gerekir.
Mesele :
Burada şöyle bir itiraz akla gelebilir : “Görünen kısmı müstesna, zinetlerini göstermesinler.” (Nur: 31) ayetinde görünen kısımdan kasıd ülemanın cumhuruna göre eller ve yüzdür. Buna göre eller ve yüz avret değildir ve örtmeye gerek yoktur. Halbuki yukarıdaki açıklamalarda, dışarı çıkarken kadının yüzünü de örtmesi lazım geldiği anlatılıyor. Bu ise bir çelişkidir.
Elcevap: Ayetteki ibaha ve ülemanın “el ve yüz avret değildir” ifadesi, kadının evinden dışarı çıkarken yüzünü açmasına bir cevaz vermiyor. Bu hususta ülema el ve yüzün açılmasıyla ilgili şunlarıda söylemiştir:
1- El-yüz avret değildir demekle bunları açmak gerekir manası kastedilmemiştir. Bazı haller ve zamanlarda bunları örtmede zorluk olduğu için şeriat bunda ruhsat göstermiştir. Fakat bu ruhsat daimi değil, bazı hallerle kayıtlıdır.
2- İbadet esnasında (ihram, namaz gibi durumlarda) kadın el ve yüzünü açar. (Beyzavi, Makalatı Kevseri)
3- Mahkemede şahitlik, dünürlük, tedavi gibi sebeplerle kadın el ve yüzünü açabilir. (Razi (mefatihül gayb), Elmalı)
4- Ülemanın kadının el ve yüzünü açmasına verdiği cevaz fitne olmadığı zamanlarla mukayyeddir. Fitne korkusu olduğu takdirde kadının yüzünü örtmesi emredilir. (Makalatı kevseri : 309, Tefsiri Kurtubi, Tefsiri Celaleyn)
5- Genç bir kadının erkekler arasında yüzünü açması men’ edilir. Çünkü bu durumda fitne söz konusudur. Yahut şehvetle bakmak söz konusudur. Bunun manası şudur : böyle bir kadın erkeklerin yüzünü görüp, fitne meydana gelir korkusuyla yüzünü açmaktan alıkonulur. Çünkü yüzü açık olan kadına şehvetle bakılır. (Zuhayli:c.1.s.458, İbni Abidin Tercemesi: c.2.s.113) Günümüz geçmiş asırlarla mukayese edilemeyecek kadar fitneli bir zamandır. Ülemanın kendi asırları için söyledikleri şey bizim için muzaaf bir durumdur.Ziyaretci
11.06.2007bu çarşafa karşı gelen insanları bi türlü anlayamıyorum ... onlar için ne kadar üzülüyorum ... yahu kuran ı kerimde ayet var ahzab suresi 59. ayet okuyun da yorumu öyle yapın allah hepimize hidayet versin .hele şu en başta allah kadonların çarşaf giymesini isteseydi onları yatak olarak yaratırdı diyen cahil hatta ve kara cahil olan insan(zannetmiyorum)allah tez zamanda hidayetini yetiştirsin . allah yar ve yardımcımız olsun ümmeti müslümanları refaha ulaştırsın inşallah
tutunamayan
03.06.2007allah kadınların çarşaf giymesini isteseydi onları yatak olarak yaratırdı:)
czna
19.09.2007Allah sana hidayet etsin arkadaşım ayetle direk alay ve hafife alma yapıyorsun.Yani Allah'ın birebir ilahlığına ihtilaf ederek şirk işlemiş olaraktan yılanın derisinden sıyrıldığı gibi fıtratın üzere olman gereken islam dininden sıyrılıp çıkıyorsun. Kısacası müşrik kervanına katılıyorsun.
nisyan
08.06.2007seni de öküz olarak yaratırdı ama şükret ki insan olarak yaratmış!ama sonradan bu hale gelmişsin.e bu da senin hatan.
"Biz insanı en güzel bir şekilde yarattık,
Sonra onu aşağıların en aşağısı kıldık." Tin 4-5
BU AŞAĞILARIN AŞAĞISI SINIFINA SEN GİRİYORSUN HERHALDE!
================================================================
Neredesin..!
Ey İsmail'in boğazındaki merhamet..!
Üzerimizdeki bu acıyı kaldır..!
Ya ebabilleri gönder, ya bizi de oraya aldır..!arif
27.12.2006- Annemler çarşaf giyerlerdi; ama bugünkü çarşaf gibi değil... Bu çarşaflar harikulâde şıktı. Kısa bir pelerin, süslü tülgrekli bir peçe, kloş etek, yürürken eteğini tutar, bir de şemsiye alır, tül eldivenle gezerdi annem.
Çarşaftaki şıklığı Neslihan Yargıcı anlar da, çarşafı sırf İslâm'ı tedaî ettirdiği için karşı olan muhabbet tellalı kılıklı "Çağdaş yaşamcı"lar anlayamaz: Zira onlar dünyaya zevk, estetik, idrak penceresinden değil, kuduzca bir kin ve nefret penceresinden bakıyorlar: İslâm nefreti!
Demek ki neymiş, çarşaf da "şık", hem de "harikulâde şık" olabiliyormuş... Mesele çarşafta değil; onu giyen kadının kültürel erginliği ve "zevk-i selim" sahibi olup olmamasında...
Peki bu "kıyafet inkılâbı" niçin yapıldı?
Bu sorunun cevabını da Neslihan Yargıcı gibi kadınlar düşünsün... Giyim-kuşamın bir toplumun zevk ve estetik seviyesini ele veren önemli ipuçlarından biri olduğunu bilenler; her kıyafetin, giyenin "zevk sahibi" olup olmamasına göre güzel veya çirkin olabileceğini de bilirler... Giyenin hâl ve hareketi, edâsı da giyileni güzelleştirir veya çirkinleştirirken, dünya kıyafet tarihine harika sayılabilecek kadın ve erkek kıyafetleri armağan etmiş -ki bugün o kıyafetlerden küçük bir detay taşıyan kreasyonlar bile podyumlarda hayranlıkla izleniyor- derin ve ince bir kültürün "kıyafet inkılâbı" adı altında vahşî ve haksız saldırıya uğramasına, en azından bu işten anlayan entellektüellerin karşı çıkması gerekmez mi?
Entellektüel mi yok?
Yoksa entellektüelde cesaret mi yok?
Hangisi?
Harun YükselZiyaretci59
10.08.2011sen aynaya bakıp ben kimim kimin vesilesiyle geldim bu dünyaya yaratıcım kim diye merak ettin mi hiç senin bu dünyada ki evk anlayışın öbür dünyada başına bela olur tövbe etmeni dilerimsana sorsalar elhamdülillah müslümanım dersin ne yazık ki bir müminin görevlrinden haberin bile yok Allah ın kitabı kuranı keriimi aldın mı hiç elinee yok sen moda dergileri magazindergileri yok onun ramanı bunun gazetesii öncee kendini sorgula sonra ararsın cesuru mesuru akkıllı ol
MÜSLÜMAN UYANIK OLUR UYANIKrahman ve rahim olan allahın adıyla...
16.03.2007allah hidayet versin çoook cahilsin toprağın altına girince anlayacaksın ama çoook geç olacak artı sen çarşafa kurban olllll....
iSLAMDA EVLiLiK ve AİLE HAYATI
- ÂDET GÖRME (HAYIZ)
- ADET HALİNDE OLAN BİR KADIN ARAFAT VAKFESİNİ YAPABİLİR Mİ?
- ÂDETLE İLGİLİ NADİR KONULAR
- ÂDETLİ İLE SEVİŞME
- ÂDETLİ KARISI İLE CİNSEL İLİŞKİDE BULUNANIN NE YAPMASI GEREKIR?
- ÂDETTE DÜZENSİZLİK
- ÂDETLİ İLE İLGİLİ HÜKÜMLER
- AKRABA İLE EVLENMENİN DİNEN HERHANGİ BİR SAKINCASI VAR MIDIR?
- AMCA-DAYI HANIMLARI VE KAYINVALİDENİN MAHREMLİĞİ
- ANNENİN ÇOCUĞUNU EMZİRME ZORUNLULUĞU
- AVRET KONUSUNDA MUHTELIF KONULAR
- AVRET VE ÖRTÜNME EMRİ
- AVRETE BAKAN GÖZ
- Babanın Erkek Çocuğa Bakma Yükümlülüğünün Şartları
- Başlık Parası
- Başlık Parası Almak,Yada Bunun Yerine Eşya Vermenin Hükmü Nedir
- Başörtüsünün Keyfiyeti
- Bazı kimseler fazla çocuk yapmamak için tedbir alıp,birtakım çarelere başvuruyorlar..Bunun önlemini almak caiz midir?
- Bir çiftin nikahı kıyılmış,yalnız zifaf vaki olmadan evvel harhangi bir sebeble bir talak ile boşanmaları halinde..
- Bir grup genç kız,turistik bir gaye ile,mesela kıbrıs'a gidebilirler mi?İçlerinden birinin yanında hareminin bulunmas�
- Aşk üzere ölen şehit olur mu?
- Bir kadın yalnız olarak yolculuk yapmasi
- Bir kimse baldızıyla veya kardeşinin hanımı ile yolculuk yapar veya yalnız kalabilir mi?
- Bir kimse hanımını boşarsa küçük çocukları kime bırakılacaktır?
- Bir kimse nişanlandığı kızla oturup kalkabilirmi?Nişan,nikah yerine geçermi?
- Bir kimse şehvet ile kayın validesinin elini tutarsa eşi ona ebediyen haram olur diye söyleniyor..
- Boşadığı eşine dönmek
- Boşama (TALAK)
- Boşanma yetkisini hanıma vermek:
- Boşanmada pişmanlık