47.Ilm'ül - Yakin, Aynel - Yakin ve Arz Günü Suâl
Ulu Allah (C.C.) buyuruyor ki:
"Hayir, hayir. Kesinliklee bir bilmis olsaniz."
(Tekasür Sure-i Celilesi: 5)
Yani Kiyametin içyüzünü kesinlikle bilseniz, sayi çoklugu ile böbürlenmeden vazgeçer, size yarayacak davranislar islerdiniz. Zararli davranislardan sakinirdiniz. Ve Kiyamet Günü varlikla sayi çoklugu üe övünmenin hic bir faydasi olmadigini Peygamberler gibi kesinlikle bilseniz varlikla ve sayi çoklugu ile böbürlenmezdiniz. Diyenler olmustur.
«Mutlaka cehennemi göreceksiniz»
(Tekasür Sure-i Celilesi: 6).
Ulu Allah (C.C.) yemin ediyor ki.
Kiyamet Günü atesi ve onun siddetini kendi gözününzle göreceksiniz ve
«Sonra da onu (cehennemi) mutlaka kesin müsahede ile göreceksiniz»
(Tekasür Sure-i Celilesi: 7)
Yani cehennemi, hic bir süpheye yer birakmayacak sekilde gözleriniz ile görecek, müsahede edeceksiniz.
Acaba «ilm-ül Yakin {kesin bilgi» ile «ayn-el Yakin (kesin müsahede)» arasinda ne fark vardir? denilirse söyle cevap verilmistir.
«Ilm-ül Yakin» da meleklerin bilgisidir. Cünki onlar cenneti, cehennemi. Levhi, kalemi, Ars'i, Kürsi'yi acikca müsahede ediyorlar, o yüzden bu sayilan konular hakkinda onlarin bilgisi «ayn-el yakin» oluyor.
Bu konuda söyle de diyebilirsin «Ilm-ül Yakin» yasayanlarin ölüm ve mezarlari hakkindaki bilgisidir. Cünki onlar ölülerin kabirlerde olduklani bilirler, ama durumlarinin nice oldugunu bilmezler. Ayn-el Yakin» da ölüm ve kabirler hakkinda bizzat öiülerin bilgisidir.
Çünki gerek bir cennet bahçesi olarak ve gerekse bir cehennem çukuru olarak kabirleri yakindan müsahede etmislerdir.
Söyle de düsünülebilir. «ilm-ül Yakin» Kiyamet hakkinda dünyada iken edinilen bilgidir. Ayn-el Yakin» da bütün korkunçluklari ile Kiyameti müsahede etmektir.
Yahud da söyle denebilir. «ilm-ül Yakin» cennet ve cehennem hakkinda edinilen ön bilgidir. Ayn-el Yakin» da cennet ve cehennemi dogrudan dogruya görmektir.
«Sonra o gün mutlaka nimetlerden sorguya çekileceksiniz»
(Tekasür Sure-i Celilesi: 8)
Âyetinden murat: Kiyamet gününde dünya nimetlerinden mutlaka sorulacaksiniz, bunlar beden, kulak, göz ile kazançlar, yiyecekler, içecekler ve saire olup bunlarin sükrünü yaradanlarina eda ettiniz mi ona sükrenda mi bulundunuz, küfrani nimette mi diye sorulacaklardir demektir.
Ibni Ebû Hatim ve Ibni Merduye, Zeyd Ibni Eslem'den o da babasindan (Allah hepsinden razi olsun) rivayet ettigine göre Peygamber (S.A.V)'imiz «Elhakümü» (Tekasür Suresi) sûresini okuyarak su sekilde yorumlamistir.
«Sizi sayi çoklugu ile böbürlenmek sasirtti, (ibadetten alakoydu).» Hatta «Mezarlari bile ziyaret ettiniz bundan murat size ölüm gelinciye kadar» demektir.
«Hayir, hayir ögreneceksiniz.» (Yani kabirlerimize girerseniz), ögrenebilirsiniz.
«Sonra yine hayir hayir ögreneceksiniz» Bu âyette buyuruyor ki (kabirlerinizden çikip Mahsere varirsaniz)» anlayacaksin.
«Hayir hayir ilmi yakinde bir bilseniz» buyuruyor ki (Rabb'imizin huzurunda amellerinize vakif olsaniz).
«Mutlaka Cahim'i göreceksiniz» Bunun sebebi: (Cünki sirat cehennemin ortasindan geçecekdir. Kimi geçip kurtularak kimi böbürlenerek kurtulacak kimi de cehennem atesine düsecektir.»
«Sonra o gün mutlaka nimetlerden sorguya çekileceksiniz» (yani karninizin doymasindan, soguk sulardan evlerin sagladigi gölgelerden yaratilistaki dengeden ve uykunun verdigi lezzetten sorguya cekileceksiniz)»
Hz. Ali (K.V.) der ki; «Dünya nimetinden maksat, vucud sagligidir. Bugday ekmegi yiyen, soguk Firat suyundan içen ve oturulabilir bir evi olan kimsenin bu varliklari, sorusturma konusu olacak olan nimetlerdir.»
Ebû Kilâbe'nin (R.A.) rivayet ettigine göre «sonra o gün mutlaka nimetleri hakkinda hesaba çekileceksiniz.» Mealindeki âyet inince Peygamber (S.A.V)´imiz:
«âyetin kasdettigi kimseler ümmetinin içinden yag ile bali karistirip yiyenlerdir» diye buyurmustur.
ikrime'nin (R.A.) rivayet ettigine göre «Yukardaki âyet inince sahabiler «Yâ Rasûlallah (S.A.V), bizi hangi nimetin içindeyiz biz ancak arpa ekmegi ile karnimizi ancak yarim yamalak doyurabiliyoruz» dediler.
Bunun üzerine ulu Allâh, Peygamber'ine bilirdi ki: «Onlara söyle: Ayaginda nalin giymiyor musunuz, soguk sular içmiyor musunuz? Iste bunlar birer nimettir.
Tirmizi ve diger ana hadis kaynaklarina göre «et-tekâsür» süresi inip Peygamber (S.A.V)'imiz de onu: «O gün mutlaka nimetlerden sorguya çekileceksiniz»
Mealindeki sonuncu âyetine kadar okuyunca, sahabiler: «Rasûlallah (S.A.V)! Biz hangi nimetten sorguya çekilecegiz ki? Elimizde ki ancak kara renkli yani su ve hurma var. Kiliçlarimiz boyunlarimizda ve düsman yanibasimizda. Buna göre hangi nimetten sorguya çekilecegiz ki?» derler.
Peygamber (S.A.V)´imiz de onlara: "Bu ilçede olacaktir" diye cevap verir.
Ebû Hûreyre'nin (R.A.) rivayet ettigine göre Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
«— Kiyamet günü, kulun dünya nimetlerinden ilk sorguya çekilmesi kendinin biz sana vücud sagligi vermedik mi, seni soguk suya kandirmadik mi» denilmek suretiyle olacaktir."
Müslim ve baskalarinin rivayetine göre Ebû Hureyre (R.A.) der ki. «Peygamber (S.A.V)'imiz bir gün evinden çikmis, yolda yürürken Ebû Bekr (R.A) ve Ömer (R. Anhuma) ile çarsilasmis. Onlara:
«Bu saatte niye evlerinizden çiktiniz?» diye sormus. Onlar da: «Yâ Rasülallah (S.A.V) açiktik da ondan.» diye cevap vermisler.
Peygamber (S.A.V)´imiz de onlara:
«nefsimi kudret elinde tutan Allah'a yemin ederek söylüyorum ki, ben de o yüzden sokaga çiktim. Haydi kalkin bakalim» buyurmus.
Her ikisi de O'nunla birlikte kalkip yola koyulmuslar. Ensar'dan bir sahâbînin evine varmislar, adam evde yoktur. Evin kadini Peygamber (S.A.S.)'imizi görünce «hos geldiniz, buyurunuz» demis.
Peygamber (S.A.S.)'imiz «Filân nerede» diye ev sahibi Ensâriyi sorar.
Kadin: «Bize içecek su aramaya çikti» der. O sirada adam da çika gelir.
Peygamber (S.A.S.)'imiz ile arkadaslarini görünce: «Elhamdülillah, bu gün ne kiymetli misafirler buldum» der.
Derhal kosarak onlara karisik hurma dolu bir çanak getirir. «Bundan yiyedurun» der ve eline biçagi alir.
Peygamber (S.A.S.)'imiz ona sakin süt veren koyun kesme» der.
Adam onlara koyun keser. Hem koyunun etinden ve hem de o karisik hurmalardan yerler, içerler. Karinlari doyup soguk suya da kaninca Peygamber (S.A.S.)'imiz, Ebû Bekir ile Ömer'e:
«nefsimi kudret elimde tutan Allah'a yemin ederek söylüyorum ki. Kiyamet Günü bu nimetten dolayi hesaba çekileceksiniz» buyurur.
"Hayir, hayir. Kesinliklee bir bilmis olsaniz."
(Tekasür Sure-i Celilesi: 5)
Yani Kiyametin içyüzünü kesinlikle bilseniz, sayi çoklugu ile böbürlenmeden vazgeçer, size yarayacak davranislar islerdiniz. Zararli davranislardan sakinirdiniz. Ve Kiyamet Günü varlikla sayi çoklugu üe övünmenin hic bir faydasi olmadigini Peygamberler gibi kesinlikle bilseniz varlikla ve sayi çoklugu ile böbürlenmezdiniz. Diyenler olmustur.
«Mutlaka cehennemi göreceksiniz»
(Tekasür Sure-i Celilesi: 6).
Ulu Allah (C.C.) yemin ediyor ki.
Kiyamet Günü atesi ve onun siddetini kendi gözününzle göreceksiniz ve
«Sonra da onu (cehennemi) mutlaka kesin müsahede ile göreceksiniz»
(Tekasür Sure-i Celilesi: 7)
Yani cehennemi, hic bir süpheye yer birakmayacak sekilde gözleriniz ile görecek, müsahede edeceksiniz.
Acaba «ilm-ül Yakin {kesin bilgi» ile «ayn-el Yakin (kesin müsahede)» arasinda ne fark vardir? denilirse söyle cevap verilmistir.
«Ilm-ül Yakin» da meleklerin bilgisidir. Cünki onlar cenneti, cehennemi. Levhi, kalemi, Ars'i, Kürsi'yi acikca müsahede ediyorlar, o yüzden bu sayilan konular hakkinda onlarin bilgisi «ayn-el yakin» oluyor.
Bu konuda söyle de diyebilirsin «Ilm-ül Yakin» yasayanlarin ölüm ve mezarlari hakkindaki bilgisidir. Cünki onlar ölülerin kabirlerde olduklani bilirler, ama durumlarinin nice oldugunu bilmezler. Ayn-el Yakin» da ölüm ve kabirler hakkinda bizzat öiülerin bilgisidir.
Çünki gerek bir cennet bahçesi olarak ve gerekse bir cehennem çukuru olarak kabirleri yakindan müsahede etmislerdir.
Söyle de düsünülebilir. «ilm-ül Yakin» Kiyamet hakkinda dünyada iken edinilen bilgidir. Ayn-el Yakin» da bütün korkunçluklari ile Kiyameti müsahede etmektir.
Yahud da söyle denebilir. «ilm-ül Yakin» cennet ve cehennem hakkinda edinilen ön bilgidir. Ayn-el Yakin» da cennet ve cehennemi dogrudan dogruya görmektir.
«Sonra o gün mutlaka nimetlerden sorguya çekileceksiniz»
(Tekasür Sure-i Celilesi: 8)
Âyetinden murat: Kiyamet gününde dünya nimetlerinden mutlaka sorulacaksiniz, bunlar beden, kulak, göz ile kazançlar, yiyecekler, içecekler ve saire olup bunlarin sükrünü yaradanlarina eda ettiniz mi ona sükrenda mi bulundunuz, küfrani nimette mi diye sorulacaklardir demektir.
Ibni Ebû Hatim ve Ibni Merduye, Zeyd Ibni Eslem'den o da babasindan (Allah hepsinden razi olsun) rivayet ettigine göre Peygamber (S.A.V)'imiz «Elhakümü» (Tekasür Suresi) sûresini okuyarak su sekilde yorumlamistir.
«Sizi sayi çoklugu ile böbürlenmek sasirtti, (ibadetten alakoydu).» Hatta «Mezarlari bile ziyaret ettiniz bundan murat size ölüm gelinciye kadar» demektir.
«Hayir, hayir ögreneceksiniz.» (Yani kabirlerimize girerseniz), ögrenebilirsiniz.
«Sonra yine hayir hayir ögreneceksiniz» Bu âyette buyuruyor ki (kabirlerinizden çikip Mahsere varirsaniz)» anlayacaksin.
«Hayir hayir ilmi yakinde bir bilseniz» buyuruyor ki (Rabb'imizin huzurunda amellerinize vakif olsaniz).
«Mutlaka Cahim'i göreceksiniz» Bunun sebebi: (Cünki sirat cehennemin ortasindan geçecekdir. Kimi geçip kurtularak kimi böbürlenerek kurtulacak kimi de cehennem atesine düsecektir.»
«Sonra o gün mutlaka nimetlerden sorguya çekileceksiniz» (yani karninizin doymasindan, soguk sulardan evlerin sagladigi gölgelerden yaratilistaki dengeden ve uykunun verdigi lezzetten sorguya cekileceksiniz)»
Hz. Ali (K.V.) der ki; «Dünya nimetinden maksat, vucud sagligidir. Bugday ekmegi yiyen, soguk Firat suyundan içen ve oturulabilir bir evi olan kimsenin bu varliklari, sorusturma konusu olacak olan nimetlerdir.»
Ebû Kilâbe'nin (R.A.) rivayet ettigine göre «sonra o gün mutlaka nimetleri hakkinda hesaba çekileceksiniz.» Mealindeki âyet inince Peygamber (S.A.V)´imiz:
«âyetin kasdettigi kimseler ümmetinin içinden yag ile bali karistirip yiyenlerdir» diye buyurmustur.
ikrime'nin (R.A.) rivayet ettigine göre «Yukardaki âyet inince sahabiler «Yâ Rasûlallah (S.A.V), bizi hangi nimetin içindeyiz biz ancak arpa ekmegi ile karnimizi ancak yarim yamalak doyurabiliyoruz» dediler.
Bunun üzerine ulu Allâh, Peygamber'ine bilirdi ki: «Onlara söyle: Ayaginda nalin giymiyor musunuz, soguk sular içmiyor musunuz? Iste bunlar birer nimettir.
Tirmizi ve diger ana hadis kaynaklarina göre «et-tekâsür» süresi inip Peygamber (S.A.V)'imiz de onu: «O gün mutlaka nimetlerden sorguya çekileceksiniz»
Mealindeki sonuncu âyetine kadar okuyunca, sahabiler: «Rasûlallah (S.A.V)! Biz hangi nimetten sorguya çekilecegiz ki? Elimizde ki ancak kara renkli yani su ve hurma var. Kiliçlarimiz boyunlarimizda ve düsman yanibasimizda. Buna göre hangi nimetten sorguya çekilecegiz ki?» derler.
Peygamber (S.A.V)´imiz de onlara: "Bu ilçede olacaktir" diye cevap verir.
Ebû Hûreyre'nin (R.A.) rivayet ettigine göre Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:
«— Kiyamet günü, kulun dünya nimetlerinden ilk sorguya çekilmesi kendinin biz sana vücud sagligi vermedik mi, seni soguk suya kandirmadik mi» denilmek suretiyle olacaktir."
Müslim ve baskalarinin rivayetine göre Ebû Hureyre (R.A.) der ki. «Peygamber (S.A.V)'imiz bir gün evinden çikmis, yolda yürürken Ebû Bekr (R.A) ve Ömer (R. Anhuma) ile çarsilasmis. Onlara:
«Bu saatte niye evlerinizden çiktiniz?» diye sormus. Onlar da: «Yâ Rasülallah (S.A.V) açiktik da ondan.» diye cevap vermisler.
Peygamber (S.A.V)´imiz de onlara:
«nefsimi kudret elinde tutan Allah'a yemin ederek söylüyorum ki, ben de o yüzden sokaga çiktim. Haydi kalkin bakalim» buyurmus.
Her ikisi de O'nunla birlikte kalkip yola koyulmuslar. Ensar'dan bir sahâbînin evine varmislar, adam evde yoktur. Evin kadini Peygamber (S.A.S.)'imizi görünce «hos geldiniz, buyurunuz» demis.
Peygamber (S.A.S.)'imiz «Filân nerede» diye ev sahibi Ensâriyi sorar.
Kadin: «Bize içecek su aramaya çikti» der. O sirada adam da çika gelir.
Peygamber (S.A.S.)'imiz ile arkadaslarini görünce: «Elhamdülillah, bu gün ne kiymetli misafirler buldum» der.
Derhal kosarak onlara karisik hurma dolu bir çanak getirir. «Bundan yiyedurun» der ve eline biçagi alir.
Peygamber (S.A.S.)'imiz ona sakin süt veren koyun kesme» der.
Adam onlara koyun keser. Hem koyunun etinden ve hem de o karisik hurmalardan yerler, içerler. Karinlari doyup soguk suya da kaninca Peygamber (S.A.S.)'imiz, Ebû Bekir ile Ömer'e:
«nefsimi kudret elimde tutan Allah'a yemin ederek söylüyorum ki. Kiyamet Günü bu nimetten dolayi hesaba çekileceksiniz» buyurur.
MÜKÂŞEFETÜ'L-KULÛB
- ÖNSÖZ
- 1. ALLAH KORKUSU
- 2. YİNE ALLAH KORKUSU
- 4. SABIR VE HASTALIK
- 3. RİYAZET VE NEFSANİ ŞEHVET
- 5. NEFSİ YENMEK VE ŞEYTANA KARŞI KOYMAK
- 6. GAFLET
- 7. ALLAH'I UNUTMAK, FASIKLIK VE NİFAK
- 8. TEVBE
- 9. SEVGİ
- 10. AŞK
- 11. ALLAH'A İTAAT, ONU SEVMEK, RESULÜNÜ SEVMEK
- 12. İBLİS VE AZABINI BEYAN
- 13. EMANET
- 14. NAMAZI HUZUR VE HUŞU İLE TAMAMLAMAK
- 16. ŞEYTANIN DÜŞMANLIĞI
- 17.Emânet ve Tevbe
- 18.Merhametli Olmanin Fazileti
- 19.Namazda Huşunun Beyânı
- 20.Dedikodu, Koguculuk
- 21.Zekat
- 22.ZİNA
- 23.Silâ-i Rahim ve Ana Baba Hakki
- 24.Ana Babaya Iyilik Etmek
- 25.Aşırı ihtiras
- 26.Zekât ve Cimrilik
- 27.İbâdete Devam ve Harami terk etmek
- 28.Ölümü Hatırlamak
- 29.Gökler ve Çeşitli Cinsler
- 30.Kursı - Arş - Mukarreb Melekler - Rızıklar ve Tevekkül