28.Ölümü Hatırlamak

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

"Dünyevî hazlari gözden düsüren ölümü sik sik hatirlayiniz."

Hadisi söyle Açiklayabiliriz: ölümü sik sik hatirlayarak dünya hazlarina karsi olan hevesinizi kiriniz ki, Allah (C.C)'a yöndesiniz. Peygamber'imiz (S.A.S.) buyuruyor ki:

"Eger hayvanlar ölüm hakkinda insanlonn büdigini bilselerdi, hep zayif hayvan eti yemek zorunda kalirdiniz."

Hz. Ayse (R. Anha) Peygamber (S.A.S.)'imize bir gün «Kiyamet Günü, sehidler ile birlikte Mahsere gelen olacak mi?» diye sorar.

Peygamber (S.A.S.)'imiz bu soruya «Evet, ölümü günle gecede yirmi kere hatirtayanlar.» diye cevap buyurdu.

8u üstün faziletin sebebi, ölümü akla getirmenin oyalama yurdu olan dünyadan sogumayi gerektirmesi ve Âhiret için hazirlik yapmaya yol açmasidir, ölümü hatirdan çikarmak ise dünya hazlarina dalmaya sürükler.

Peygamber'imiz (S.A.S.) buyurur ki:

«— Ölüm, mü'mine hediyedir.»

Peygamber (S.A.S.)´imizin ölümü, mümin hesabina hediye saymasi sundan ileri geliyor; Çünki nefsinin çesitli isteklerini karsilamanin sikintilarina katlanmak, azgin arzularini sinirlamak ve seytana karsi devamli olarak kendini savunmak gibi vazifeleri omuzunda tasidigindan dolayi, dünya mü'min için bir çesit zindandir, ölüm onu bu azabdan kurtarmaktir. Bu kurtulus onun hakkinda bir hediyedir.

Yine Peygamber'imiz {S.A.S.) buyuruyor ki:

«— Ölüm, her müsîüman için bir kefarettir.»

Peygamber'imiz {S.A.S.) bu hadisi ile, halka ne eli ile ne de dili ile zarar vermeyen, kendini mü'min ahlâkinin canli numunesi haline getiren, ufak tefek kusurlar disinda büyük günahlarin kirine bulasmamis gerçek mü'minieri kasdetmektedir. Iste Ölüm böylesine büyük günahlardan kalabilmis ve farz ibadetieri yerine getirmis kimselerin ufak tefek günahlarina kefaret ve temizleyici olur.

Ata-ul Horasani der ki: Peygamber'imiz {S.A.S.) bir gün yüksek sesli kahkahalari disardan duyulan bir meclise ugradi ve onlara:

"Dünya hazlarinin bulandiricisini anarak meclisinizi karistirir." diye buyurur, oradakiler «Dünya hazlarinin bulandiricisi nedir?» diye sorarlar. Peygamber {S.A.S.)'imiz «ölüm» diye cevap verir.

Enes (R.A) der ki Peygamber'imiz (S.A.S.) söyle buyurdu:

"Ölümü sik sik hatirlayiniz, çünki günahtan giderir ve sizi dünyadan sogutur."

Diger bir Hadiste:

«— Ölüm uyarici olmaya kâfidir.»

Baska bir Hadiste:

«— Olüm vaiz olmaya kâfidir.» Buyurmustur.

Peygamber'imiz (S.A.S.) bir gün mescide girince içerdekilerin yüksek sesle gülerek konustuklarini görür, onlara:

«Ölümü hatiriniza getiriniz. Nefsimi kudret elinde tutan Allah (C.C)'a yemin ederim ki, benim bildiklerimi bilseydiniz az güler, çok aglardiniz» buyurdu.

Peygamber'imizin de bulundugu bir mecliste sahâbiler birini söz ko­nusu ederek hayli överler. Bunun üzerine Peygamber (S.A.V)'imiz sahabilere:

«Sözünü ettiginiz arkadasiniz ölümü anar miydi?» diye sordu. Sahabeler: «Biz onun ölümden bahsettigini hic duymus degiliz» diye cevap verdiler. O zaman Peygamber (S.A.V)'imiz «O halde arkadasiniz sizin övdügünüz gibi degildir.» buyurdu.

Ibni Ömer (R.A.) der ki: «On kisilik bir gurubun onuncusu olarak Peygamber (S.A.V)`imizin ziyaretine vardim. Ensar'dan biri Peygamber (S.A.V)'imize «Insanlarin en zekisi ve degerlisi kimdir, Yâ Rasûlellah?» diye sordu. Peygamber (S.A.V)'imiz bu soruya söyle cevap verdi:

«En zeki ve en degerli kimseler ölümü en sik anan ve onun için en çok hazirlik yapan kimselerdir. Bu kimseler dünya serefi ve Ahiret üstünlügünü birlikte yanlarinda götüren zekilerdir.»

Hasan-ül Basrî (rahimehullah) buyurur:
«Ölüm dünyanin degerini düsürdü ve akli basinda kimselerin huzurunu yok etti.»

Rebi' Ibni Haysem buyurdu: «Mü'minin, ölümden daha degerli bir bekledigi yoktur. Benîm ölümümü kimseye duyurmayin, hemencecik beni Rabb'ime teslim edin.»

Ehli hikmetten bir zat, bir arkadasina gönderdigi mektupta sunlari yazdi:

«Ey kardesim, ölümü özleyip de bulamayacagin âleme (Ahirete)
göçmeden önce bu alemde iken ölümden kork.»

Ibni Sirin'in (rahimehullah) yaninda ölümden söz edildigi zaman vücudunun bütün organlari donakalirdi.

Ömer Ibni Abdülâziz (R.A.) her gece fikih âlimlerini sarayinda sohbete çaginr, hep birlikte ölümden, Kiyamet Günü,den ve Âhiretten bahsederek, sanki önlerinde cenaze varmis gibi göryasi dökerlerdi.

Ibrahim-i Toymî (rahimehullah) buyurur: «îki sey beni dünyadan haz duymaz hale getirdi. Ölümü ve Allah'in huzuruna dikilecegimi düsünmek.»

Kâ'b Ibni Ahbar (rhimehullah) buyurur: «Ölecegini bilen kimse dünyanin sikinti ve mes'elelerine önem vermez.»

Mutarrif (rahimehullah) buyurur: «Rüyamda, Basra Camii'nin ortasindaki kürsüden seslenen birinin söyle dedigini duydum: «Ölümü hatirlamak. Allah (C.C)'dan korkanlarin kalbini parça parça etmistir. Yemin ederim ki, ben onlari ne yapacaklarini sasirmis görüyorum.»

Es'as (rahimehullah) der ki, «Hasan-ül Basrî'nin yanina girerdik kendisi sanki ates, sanki bir âhiret isi ve ölüm hatirasi idi.»

Safiye (R. Anha) buyurur ki: «Kadinin biri bir gün Hz. Ayse'ye (R.A.) gelerek kalbinin katiligindan dert yandi, Hz. Ayse (R.A.) ona: «Sik sik ölümü hatirla, o zaman kalbin yumusar» dedi. Kadin, Hz. Ayse (R.A.)'nin tavsiyesini tatbik edince gerçekten kalbi yumusadi. Bundan dolayi bir müddet sonra yine Hz. Ayse (R.A.)'nin ziyaretine gelerek ona tesekkür etti.»

Hz. Isa'nin (A.S.) yaninda ölümden bahsedilirken derisi kanardi.

Hz. Dâvud (A.S.) un yaninda ölümden Kiyâmet Gününden söz edildigi zaman, vücûdunun organlari birbirinden ayrilacak derecede aglar ve ancak Allah (C.C)'in rahmetinden bahsedilince kendine gelirdi.

Hasan-ül Basrî (rahimehullah) buyurur: «Gördügüm bütün akli basinda kimseler ölümden korkuyor ve ölünün arkasindan hüzün duyuyor.»

Emevî halifelerinden Ömer Ibni Abdülâziz (R.A.) çevresindeki âlimlerden birine «Bana va'zet» der. Âlim: «Ölümü tadacak ilk halife sensin» der. Halife «Devam et» der. Âlim: «Hz. Âdem'e (A.S.) varincaya kadar bütün atalarin ölümü tatmaktan kurtulamamislardir. Simdi ise sira sana geldî» der. Bunun üzerine Ömer Ibni Abdülâziz aglamaya baslar.

Rebi' Ibni Hasem (rahimehullah) evinde bir kuyu kazmis, her gün birkaç kere içine girer yatarmis, böylelikle ölüm düsüncesini hafizasinda canli tutarmis ve soranlara dermis ki: «Ölüm duygusu bir an bile ka­bimden çiksa hemen kalbim bozulur.»

Mutarrif Ibni Abdülâziz (rahimehulîah) buyurur; «su ölüm, varlik sahiplerini varliklarina kanmaktan alakoydu, o halde ölümsüz bir varlik ve saadet arayiniz.»

Halife Ömer Ibni Abdülâziz (R.A.) Anbese'ye dedi ki, «Ölümü sik sik
an. Eger genis imkânlar içinde yasiyorsan, bu hatirlama, seni mütevazi imkânlara yöneltir. Eger kit imkâniar içinde yasiyorsan bu hatirlama, yasama imkânlarini genis saymana yolacar.»

Ebû Süleyman-üd Darani (rahimehullah) der ki: «Ümmü Harun'a «ölmek ister misin?» diye sordum, «hayir» dedi. "Nicin?" diye sordum, bana su cevabi verdi: «Bir insanin emrini kirmis olsam. onunla karsilasmak istemezdim. (Allah (C.C) ile) nasil karsilasmayi isteyebilirim ki. O'nun emrini kirdim.»

Ebu Musa el-Temimî (rahimehullah) buyurur: «Meshur sâir Farezdek'in esi vefat etmisti, Basra sehrinin bütün ileri gelenleri cenazeye gelmisti, aralarinda Hasan-ül Basrî (rahimehullah) da vardi. Farezdek'e dedi ki:

«Yâ Ebû Firas (Farazdek'in lâkabi) bu gün için ne hazirladin?»

Farezdek: «Atmis yildan beri tekrarladigim (Lâ ilâhe illallah...) sehadet cümlesini» diye cevap verdi.

Farezdek esi topraga verildikten sonra kabrin basina dikilerek bir mersiye söyledi, su beyitler o mersiyeden alinmistir:

«Korkarim ki, beni affetmezsen kabrin ötesinde ondan.

Daha dar ve daha yakici bir yerden yakami kurtaramam.

Kiyâmet Günü bana sert bir güdücü ve Farezdek'i süren bir sürücü geldigi vakit hiç süphesiz boynu bukali cehenneme yürüyen kimseler Adem ogullarindan hayrete ugrarlar.

«Kabirde yatanlar hakkinda Arap sâirleri söyle demislerdir:

«Mezarligin basinda dur ve söyle seslen.

«Hanginiz karanliga gömülmüstür.»

Hanginize kabri içinde iyi davranilmistir, da muhafizlari onu emin bir uykuya dalmasina müsaade etmislerdir.»

Disardan bakan gözlere göre mezarlikta tek bir sükûnet vardir.

Belli degil ölüler arasindaki derece farklari

Eger sana cevap verselerdi, içinde bulunduklari durumun içyüzünü

Açiklayan bir dil ile sana her seyi anlatirlardi

Itaat içinde olanlari. Cennet bahçesine inmistir.

Dolasir dilegince agaçlari arasinda.

Azgin günahkârlara gelince onlar çukurda kivraniyorlar, yilanlarina
yuva olarak

Akrebler de yürür ürerine dogru, ruhu onlarin isirmalari yüzünden
agir bir iskence altindadir.

Mâlik ibni Dinar buyurur ki; «Bir gün bir mezarligin yanindan geçerken su siiri söyledim:

«Mezarliga vardim, onlara seslendim:

Hani nerde ululer ve küçümseyenler?

Nerede, büyüklüsüne delil getirenler?

Övündügü zaman sözleri dogru bulunanlar nerede?»

O sirada mezarliktan bir ses geldi. Sesi duyuyor, fakat sesleneni göremiyordum, söyle diyordu:

«Yok oldu hepsi, yok haber verecek kimse,

Öldüler hepsi, haber de öldü.

Topragin kizlari gece gündüz demeden,

O vücûdlarin güzelliklerini mahvediyor.

Ey göçüp gidenleri soran kisi. Gördüklerinden ibret almiyor musun?» < br>

8ir kabrin üzerinde su yazi bulunmustur:

Mezarlar sana sesleniyor, oysa ki onlar dilsizdir, konusmazlar. Sakinleri de toprak altinda suskun yatiyor.

«Ey doymak bilmez bir ihtiras ile dünyalik yigan kimse.

Bu dünyaligi kim icin biriktiriyorsun?

Halbuki sen öleceksin!»

ibni Semmak (rahimehullah) buyuruyor ki: «Bir gün mezarliktan geçerken kabirlerden biri üzerinde su manzum kitabeyi okudum:

«Akraba ve yakinlarim, kabrimin yanindan gelip geçiyorlar.

Sanki beni hiç tanimanrslar gibi!

Mirasçilar malimi bölüsüyorlar.

Fakat borçlarimi tereddütsüz reddediyorlar.

Herkes payini almis ve kendi hayatini yasiyor.

Aman Allah (C.C)'im! Ne de çabuk unuttular beni!»

Diger bir kabir üzerinde de su yazi bulunmustur:

«Tanidiklar arasindaki gerçek dost çabucak kayboluyor.

Ne kapici ve ne de bekçi öiüme engel olamiyor.
O hald'e dünyadan ve dünya hazlarindan nasil ferahlik
buluyorsun?

Ey sözleri ve nefes'eri sayilan kimse!

Ey gafil! Kusurlara batmissin.

Ömrünü dünya hazlarina dalarak harcamissin!

ölüm, aldandi diye, câhile redamet etmez.

Baskalarina bilgi dagitanlara da acimaz!

Basinda durdugun nice kabrin icindekini

Ölüm cevap veremez, dilsize çevirdi, oysa o dilsiz degildi.

Köskün pek bayindirdi, herkesçe begeniliyordu.

Kabrin ise bu gün mezarlikta belirsiz olmustur.»

Baska bir manzum kitabe de söyledir:

«Kabirleri rehin atlari gibi dizidigi vakit dostlarin basinda durdum. Eger aglasam da göz yaslarim bosansa gözlerim aralarindaki yerimi görürdü.»

(Bir doktorun mezar tasinda su manzum kitabe bulunmustur.)

«Bana biri Lokman toprak oldu dedigi vakit,

Tibbindan ve kâmilliginden bahsedilen nerede.

Ihtisas ve tedavileri suya düstü.

Heyhat, kendisini savunamayan baskasini savunamaz dedim.»

Diger bir mezar tasinda üo su manzum kitabe bulundu:

«Ey insanlar! Benim de bir emelim vardi.

Ölüm ona ulasmaktan alakoydu beni.

Allah (C.C)'indan korksun o kimse ki.

Yasarken amel etme firsati bulmustur.

Gördügün yere tasinan yalniz ben degilim.

Herkes böyle bir yere tasinacaktir.