3.Ucb'un ve Idlâlin Hakikati ve Tarifleri
Ucub, ancak kemâl olan bir vasıf sebebiyle oluşur. Nefsinin bir ilimde, amelde, malda veya başka bir sahada, kemâlini bilen bir kişinin iki durumu vardır:
Birincisi: O kemâlin zevâlinden, eksilmesinden veya temelinden yok olup gitmesinden korkmasıdır. Böyle bir kimseye ucb'a kapıldı denilmez.
İkincisi: O kemâlin zevâlinden korkmaz. Fakat nefsine izafe edildiğinden değil de Allah Teâlâ tarafından kendisine bir nimet olarak verildiği için onunla sevinir. Bu kimse de ucb'a kapılmış değildir. Bu kimsenin üçüncü bir durumu vardır. O, ucb'un ta kendisidir. O kemâl sıfatının gitmesinden korkmaz ve onunla sevinir. Ona gönül bağlar, onunla sevinmesi de sadece kemâl, nimet,hayır ve yücelik olduğundan dolayıdır. Allah'ın bir nimeti olduğundan dolayı değildir! Bu durumda kemâl sıfatıyla sevinmesi ancak kendisinin sıfatı olduğundan dolayıdır. Kendisine nisbet edildiğinden ve kendisinin böyle bir sıfatı bulunduğundan ötürüdür. Allah'a ait ve Allah'tan geldiğinden dolayı değildir. Bu bakımdan ne zaman kişinin kalbine bu kemâl sıfatının Allah'tan gelen bir nimet olduğu ve Allah'ın dilediği anda o nimeti alabileceği düşüncesi hâkim ise bu takdirde ucub nefsinden zâil olur. Bu bakımdan ucub, nimetin büyütülmesi, ona güvenilmesi ve onu nimet verene izafe etmeyi unutmaktır.
Eğer ucb'a 'Allah katında hak sahibi olduğu, O'nun nezdinde bir makamının olduğu' düşüncesi eklenir ve bundan ötürü dünyadaki ibâdetinden bir keramet bekler, herhangi bir felâkete düçar olmayı uzak bir ihtimal sayarsa, fâsıkların başına fısklarından dolayı gelenin başına gelmeyeceğini uzak saymalarından daha fazla uzak bir ihtimal olarak sayarsa, bu durumuna 'Amelle idlâl (nazlanma)' adı verilir. Sanki bu kimse Allah'ı minneti altında görür. Böylece bazen başkasına birşey verir, verdiği o şeyi büyütür. Ona minnet eder ve dolayısıyle ucb'a kapılmış olur. Eğer yardım etmiş olduğu kimsenin kendisine çalışmasını istiyorsa veya ona bir sürü tekliflerde bulunmuşsa veya haklarını ödemekten geri kalmasını uzak bir ihtimal sayarsa bu takdirde, ona minnet etmiş olur!
Verdiğini çok bularak başa kakma. (Müddessir/6)
Katâde bu ayetin tefsirinde 'amelinle minnet etme!' demiştir.
Namazını çok görüp nazlanan kimsenin namazı, başının üstüne yükselmez. Yemin olsun, günahlarını itiraf ettiğin halde gülmen, amelini çok görüp nazlandığın halde ağlamandan daha hayırlıdır.81
İdlal (nazlanma) ucb'un arkasından gelen bir durumdur. İdlâl'e kapılan bir kimse yoktur ki ucb'a kapılmamış olsun. Ucb'a kapılan idlâle kapılmayabilir; zira ucub büyütmek ve nimeti unutmaktan dolayı meydana gelir. Ucb'a kapılan bir insan, amelinden dolayı bir mükâfat beklemez. İdlâl, amelinden dolayı mükâfatı beklemekle beraber meydana gelir. Eğer kişi, duasının kabul edilmesini umar, duasının reddedilmesini kalbinde hoş görmezse ve duasının reddedilmesinden hayrete kapılırsa, bu sefer ameliyle idlâle kapılmış sayılır. Çünkü fâsık bir kimsenin duasının reddedilmesinden hayret etmez. Bu gururundan dolayı kendi duasının reddedilmesine şaşırır. İşte bu ucub ve idlâl'in ta kendisidir. Bunlar kibrin başlangıç ve sebeplerindendirler. Allah en doğrusunu bilir!
___________
81) Irâkî aslına rastlamadığını kaydediyorsa da Zebidî Benî İsrâil âbidlerinden birinin sözü olduğunu söylemektedir.
Birincisi: O kemâlin zevâlinden, eksilmesinden veya temelinden yok olup gitmesinden korkmasıdır. Böyle bir kimseye ucb'a kapıldı denilmez.
İkincisi: O kemâlin zevâlinden korkmaz. Fakat nefsine izafe edildiğinden değil de Allah Teâlâ tarafından kendisine bir nimet olarak verildiği için onunla sevinir. Bu kimse de ucb'a kapılmış değildir. Bu kimsenin üçüncü bir durumu vardır. O, ucb'un ta kendisidir. O kemâl sıfatının gitmesinden korkmaz ve onunla sevinir. Ona gönül bağlar, onunla sevinmesi de sadece kemâl, nimet,hayır ve yücelik olduğundan dolayıdır. Allah'ın bir nimeti olduğundan dolayı değildir! Bu durumda kemâl sıfatıyla sevinmesi ancak kendisinin sıfatı olduğundan dolayıdır. Kendisine nisbet edildiğinden ve kendisinin böyle bir sıfatı bulunduğundan ötürüdür. Allah'a ait ve Allah'tan geldiğinden dolayı değildir. Bu bakımdan ne zaman kişinin kalbine bu kemâl sıfatının Allah'tan gelen bir nimet olduğu ve Allah'ın dilediği anda o nimeti alabileceği düşüncesi hâkim ise bu takdirde ucub nefsinden zâil olur. Bu bakımdan ucub, nimetin büyütülmesi, ona güvenilmesi ve onu nimet verene izafe etmeyi unutmaktır.
Eğer ucb'a 'Allah katında hak sahibi olduğu, O'nun nezdinde bir makamının olduğu' düşüncesi eklenir ve bundan ötürü dünyadaki ibâdetinden bir keramet bekler, herhangi bir felâkete düçar olmayı uzak bir ihtimal sayarsa, fâsıkların başına fısklarından dolayı gelenin başına gelmeyeceğini uzak saymalarından daha fazla uzak bir ihtimal olarak sayarsa, bu durumuna 'Amelle idlâl (nazlanma)' adı verilir. Sanki bu kimse Allah'ı minneti altında görür. Böylece bazen başkasına birşey verir, verdiği o şeyi büyütür. Ona minnet eder ve dolayısıyle ucb'a kapılmış olur. Eğer yardım etmiş olduğu kimsenin kendisine çalışmasını istiyorsa veya ona bir sürü tekliflerde bulunmuşsa veya haklarını ödemekten geri kalmasını uzak bir ihtimal sayarsa bu takdirde, ona minnet etmiş olur!
Verdiğini çok bularak başa kakma. (Müddessir/6)
Katâde bu ayetin tefsirinde 'amelinle minnet etme!' demiştir.
Namazını çok görüp nazlanan kimsenin namazı, başının üstüne yükselmez. Yemin olsun, günahlarını itiraf ettiğin halde gülmen, amelini çok görüp nazlandığın halde ağlamandan daha hayırlıdır.81
İdlal (nazlanma) ucb'un arkasından gelen bir durumdur. İdlâl'e kapılan bir kimse yoktur ki ucb'a kapılmamış olsun. Ucb'a kapılan idlâle kapılmayabilir; zira ucub büyütmek ve nimeti unutmaktan dolayı meydana gelir. Ucb'a kapılan bir insan, amelinden dolayı bir mükâfat beklemez. İdlâl, amelinden dolayı mükâfatı beklemekle beraber meydana gelir. Eğer kişi, duasının kabul edilmesini umar, duasının reddedilmesini kalbinde hoş görmezse ve duasının reddedilmesinden hayrete kapılırsa, bu sefer ameliyle idlâle kapılmış sayılır. Çünkü fâsık bir kimsenin duasının reddedilmesinden hayret etmez. Bu gururundan dolayı kendi duasının reddedilmesine şaşırır. İşte bu ucub ve idlâl'in ta kendisidir. Bunlar kibrin başlangıç ve sebeplerindendirler. Allah en doğrusunu bilir!
___________
81) Irâkî aslına rastlamadığını kaydediyorsa da Zebidî Benî İsrâil âbidlerinden birinin sözü olduğunu söylemektedir.
İKİNCİ BÖLÜM"Ucub"
- 1.Ucb'un Zemini ve Afetleri
- 2.Ucb'un Afetleri
- 3.Ucb'un ve Idlâlin Hakikati ve Tarifleri
- 4.Özet Olarak Ucb'un Çaresi
- Ucub'u Gerektiren Şeylerin Kısımları ve İlacının Tafsilatı