Cimrilik Hakkında Hikâyeler
Basra'da zengin ve cimri bir kişi vardı. Komşularından biri kendisini davet etti. Kendisine yumurtalı kıyma takdim etti. O yumurtalı kıymadan fazlasıyla yedi. Bir taraftan yiyor, bir taraftan su içiyordu. Sonunda karnı şişti. Bundan dolayı üzerine bir ağırlık çöktü ve kıvranmaya başladı. Son raddeye vardığı zaman durumunu doktora söyledi. Doktor 'Önemli değil, yediğini kusmak suretiyle çıkar, kurtulursun!' dedi. Adam 'Yumurtalı kıymayı kusmak suretiyle nasıl çıkarayım? Ölürüm daha iyi' dedi.
Bir bedevi birini aramaya geldi. Aranan kişinin önünde incir vardı. Bedeviyi görünce inciri abasıyla örttü. Bedevi oturdu, adam bedeviye şöyle dedi:
-Sen Kur'an'dan birşey biliyor musun?
-Evet!Sonra 'Ve'z-zeytûni ve tûr-i sînîn...' diye Tin sûresini okumaya başladı. Bunun üzerine kişi bedeviye dedi ki:
-Hani surenin başındaki Vettîni kelimesi?
-(Latifeyle) Tin (incir) senin abanın altındadır.
Zatın biri bir arkadaşını davet etti ve ona birşey. yedirmedi. Onu ikindi zamanına kadar evde bekletti. Adam iyice acıktı. Neredeyse delirecekti. Bunun üzerine ev sahibi ud'u eline aldı ve ona dedi ki: 'Hayatımla sana yemin verdiriyorum, sen hangi makamı seviyorsan ben o makamda çalayım!' Adam cevap olarak 'Kavrayan etin sesini istiyorum!' dedi.
Hikâye olunuyor ki, Muhammed b. Yahya b. Halid el-Bermekî126 cimri, hem de kötü bir cimriydi. Bunun üzerine onun bu halini bilen ve arası iyi olan bir arkadaşından durumu soruldu. Ona biri 'Onun sofrasını bana anlat' deyince, arkadaşı 'Onun sofrası bir kulaç çapındadır. Onun tabakları haşhaşın tanelerinden delinmiştir!' dedi. Denildi ki:
- O sofraya kim gelip hazır bulunuyor?
- Kiramen kâtibin melekleri!
-O halde onunla beraber kimse yemek yemiyor mu?
-Evet! Sinekler beraber yiyorlar!
-Sen onun en yakın adamı olduğun halde senin avretin görünüyor, elbisen de yırtık!
-Allah'a kasem ederim, ben elbisemi dikmek için bir iğneye bile sahip değilim. Muhammed'in elinde Bağdad'dan Nevbe'ye kadar uzanan bir ev olsa, o ev iğnelerle tıka basa dolu olsa, Cebrâil ile
Mîkâil (a.s) beraberlerinde Yakub peygamber olduğu halde gelse,Muhammed'den Aziz'in hanımının yırttığı Yusuf'un (a.s)gömleğini dikmek için ödünç bir iğne isteseler yine vermez!
Denildi ki, Mervan b. Ebu Hafsa, cimriliğinden et yemiyordu. Ta ki, fazlasıyla iştahı çekinceye kadar... Fazlasıyla iştahı çektiği zaman hizmetçisini gönderir, bir baş aldırır, baş yerdi. Kendisine denildi ki:
-Ne oluyor? Yaz kış daima baş yediğini görüyoruz? Neden böyle yapıyorsun?
-Ben başın fiyatını biliyorum. Hizmetçinin bana ihanet edeceğinden eminim. Başta beni kandırmaya gücü yetmiyor ve bir de baş, hizmetçinin pişirip de ondan yiyeceği birşey değildir. Çünkü eğer hizmetçi bir gözüne, veya kulağına veya yanağına dokunsa derhal anlarım. Bir de baştan birkaç çeşit et yiyorum. Gözü bir çeşit, kulağı diğer bir çeşit, dili bir çeşit. Hulkumu bir çeşit, beyni başka bir çeşit! Bütün bunlarla beraber pişirmek masrafından da kurtulmuş oluyorum. İşte benim için başta bu kadar faydalar vardır. Bundan dolayı baş yiyorum.
Birgün bu zat Halife Mehdî'nin huzuruna gitmek üzere çıktı. Aile efradından bir kadın kendisine dedi ki: 'Eğer sen halifeden caize ve hediye alıp da dönersen bana ne vereceksin?' Cevap olarak dedi ki: 'Eğer bana yüz bin dirhem verilirse sana bir dirhem vereceğim!' Kendisine altmış bin dirhem verilince gelip o kadına dört danik verdi (tam bir dirhem vermedi). Bir ara bir dirhemle et aldı. O gün bir dostu kendisini evine davet edince, eti götürüp ka-saba bir danik eksiğine geri verdi ve dedi ki: 'Ben israftan hoşlanmam!'
A'meş'in bir komşusu vardı. Bu komşusu daima A'meş'e evine gitmeyi, orada bir parça ekmek ile tuz yemeyi teklif ediyordu. A'meş de gitmiyordu. Birgün yine aynı teklifi yaptı. O gün de A'meş'in açlığına denk geldi ve haydi gidelim dedi. A'meş adamın evine gitti. Adam A'meş'e ekmek ile tuz ikram etti. O esnada bir di-lenci geldi. Ev sahibi dilenciye 'Allah versin' dedi. Buna rağmen dilenci tekrar istedi. Ev sahibi tekrar 'Allah versin' dedi. Dilenci üçüncü defa isteyince 'Git! Aksi takdirde Allah'a yemin ederim sopa ile gelirim' dedi.
Râvi der ki: A'meş dilenciyi çağırdı ve 'Git! Allah'a yemin ederim, ben bu adamdan daha fazla sözünü tutan bir kimseyi görmedim. O, uzun bir zamandan beri beni bir parça tuz ekmek yemeye davet ediyordu. Allah'a yemin ederim ondan başkasını bana ikram etmedi!' diye ikazda bulundu.
________________
26) Hâlid b. Bermekî ateşperestti. Sonra müslüman oldu. Oğlu Ebu Ali Yahya zengin idi. Sonra Abbasilerin veziri oldu.
Bir bedevi birini aramaya geldi. Aranan kişinin önünde incir vardı. Bedeviyi görünce inciri abasıyla örttü. Bedevi oturdu, adam bedeviye şöyle dedi:
-Sen Kur'an'dan birşey biliyor musun?
-Evet!Sonra 'Ve'z-zeytûni ve tûr-i sînîn...' diye Tin sûresini okumaya başladı. Bunun üzerine kişi bedeviye dedi ki:
-Hani surenin başındaki Vettîni kelimesi?
-(Latifeyle) Tin (incir) senin abanın altındadır.
Zatın biri bir arkadaşını davet etti ve ona birşey. yedirmedi. Onu ikindi zamanına kadar evde bekletti. Adam iyice acıktı. Neredeyse delirecekti. Bunun üzerine ev sahibi ud'u eline aldı ve ona dedi ki: 'Hayatımla sana yemin verdiriyorum, sen hangi makamı seviyorsan ben o makamda çalayım!' Adam cevap olarak 'Kavrayan etin sesini istiyorum!' dedi.
Hikâye olunuyor ki, Muhammed b. Yahya b. Halid el-Bermekî126 cimri, hem de kötü bir cimriydi. Bunun üzerine onun bu halini bilen ve arası iyi olan bir arkadaşından durumu soruldu. Ona biri 'Onun sofrasını bana anlat' deyince, arkadaşı 'Onun sofrası bir kulaç çapındadır. Onun tabakları haşhaşın tanelerinden delinmiştir!' dedi. Denildi ki:
- O sofraya kim gelip hazır bulunuyor?
- Kiramen kâtibin melekleri!
-O halde onunla beraber kimse yemek yemiyor mu?
-Evet! Sinekler beraber yiyorlar!
-Sen onun en yakın adamı olduğun halde senin avretin görünüyor, elbisen de yırtık!
-Allah'a kasem ederim, ben elbisemi dikmek için bir iğneye bile sahip değilim. Muhammed'in elinde Bağdad'dan Nevbe'ye kadar uzanan bir ev olsa, o ev iğnelerle tıka basa dolu olsa, Cebrâil ile
Mîkâil (a.s) beraberlerinde Yakub peygamber olduğu halde gelse,Muhammed'den Aziz'in hanımının yırttığı Yusuf'un (a.s)gömleğini dikmek için ödünç bir iğne isteseler yine vermez!
Denildi ki, Mervan b. Ebu Hafsa, cimriliğinden et yemiyordu. Ta ki, fazlasıyla iştahı çekinceye kadar... Fazlasıyla iştahı çektiği zaman hizmetçisini gönderir, bir baş aldırır, baş yerdi. Kendisine denildi ki:
-Ne oluyor? Yaz kış daima baş yediğini görüyoruz? Neden böyle yapıyorsun?
-Ben başın fiyatını biliyorum. Hizmetçinin bana ihanet edeceğinden eminim. Başta beni kandırmaya gücü yetmiyor ve bir de baş, hizmetçinin pişirip de ondan yiyeceği birşey değildir. Çünkü eğer hizmetçi bir gözüne, veya kulağına veya yanağına dokunsa derhal anlarım. Bir de baştan birkaç çeşit et yiyorum. Gözü bir çeşit, kulağı diğer bir çeşit, dili bir çeşit. Hulkumu bir çeşit, beyni başka bir çeşit! Bütün bunlarla beraber pişirmek masrafından da kurtulmuş oluyorum. İşte benim için başta bu kadar faydalar vardır. Bundan dolayı baş yiyorum.
Birgün bu zat Halife Mehdî'nin huzuruna gitmek üzere çıktı. Aile efradından bir kadın kendisine dedi ki: 'Eğer sen halifeden caize ve hediye alıp da dönersen bana ne vereceksin?' Cevap olarak dedi ki: 'Eğer bana yüz bin dirhem verilirse sana bir dirhem vereceğim!' Kendisine altmış bin dirhem verilince gelip o kadına dört danik verdi (tam bir dirhem vermedi). Bir ara bir dirhemle et aldı. O gün bir dostu kendisini evine davet edince, eti götürüp ka-saba bir danik eksiğine geri verdi ve dedi ki: 'Ben israftan hoşlanmam!'
A'meş'in bir komşusu vardı. Bu komşusu daima A'meş'e evine gitmeyi, orada bir parça ekmek ile tuz yemeyi teklif ediyordu. A'meş de gitmiyordu. Birgün yine aynı teklifi yaptı. O gün de A'meş'in açlığına denk geldi ve haydi gidelim dedi. A'meş adamın evine gitti. Adam A'meş'e ekmek ile tuz ikram etti. O esnada bir di-lenci geldi. Ev sahibi dilenciye 'Allah versin' dedi. Buna rağmen dilenci tekrar istedi. Ev sahibi tekrar 'Allah versin' dedi. Dilenci üçüncü defa isteyince 'Git! Aksi takdirde Allah'a yemin ederim sopa ile gelirim' dedi.
Râvi der ki: A'meş dilenciyi çağırdı ve 'Git! Allah'a yemin ederim, ben bu adamdan daha fazla sözünü tutan bir kimseyi görmedim. O, uzun bir zamandan beri beni bir parça tuz ekmek yemeye davet ediyordu. Allah'a yemin ederim ondan başkasını bana ikram etmedi!' diye ikazda bulundu.
________________
26) Hâlid b. Bermekî ateşperestti. Sonra müslüman oldu. Oğlu Ebu Ali Yahya zengin idi. Sonra Abbasilerin veziri oldu.
Cimriligin ve Mal Sevgisi Kötülü
- Başkasını Nefsine Tercih Etmenin Fazileti
- Cimriliğin Kötülenmesi
- Cimriliğin Tedavisi
- Cimrilik Hakkında Hikâyeler
- Cömertliğin Fazileti
- Cömertliğin ve Cimriliğin Dereceleri ve Hakikati
- Cömertlik Hakkında Hikâyeler
- Giriş
- Hırs ve Tamahkârlığın Kötülenmesi, Kanaat Etmenin ve İnsanlardan Müstağni Olmanın Övülmesi
- Hırsın, Tamahkârlığın İlâcı, Kanaat Etmenin Devası
- Malı Hususunda Kula Düşen Vazifeler
- Malın Âfetleri ve Faydaları
- Malın Övülmesi ve Övgü İle Kötülemenin Te'lifi
- Malın ve Mal Sevgisinin Kötülenmesi
- Zenginliğin Kötülenmesi ve Fakirliğin Övülmesi