Mutlak Fakr'ın Fazileti
Hamd o Allah'a mahsustur ki kumlar O'nu tesbih eder, gölgeler O'na secde ederler. O'nun heybetinden dağlar paramparça olur. İnsanı yapışkan çamur ile kuvvetli balçıktan yarattı. Şeklini en güzel sûrette süslendirdi. Boyunu posunu güzel biçimde yaptı. Kalbini hidayet nûruyla dalâletin bataklıklarından korudu. Sabah akşam hizmet kapısını çalmaya kendisine izin verdi. Sonra hizmetinde muhlis olanın basiretini ibret nûruyla sürmeledi ki ziyasıyla celâlin huzurunu görsün.
Dolayısıyla doğduğu andan itibaren her güzeli çirkin bırakan kemâl ve güzellik ona göründü. O'nu müşahedesinden ve kapısından uzaklaştıran herşey ona ağır geldi. Dünyanın görünür tarafı ona, kırıtan kendisini beğenen bir kadının sûretinde göründü. İç tarafı ise, ona beli kamburlaşmış ve yüzü buruşmuş, zillet çamurunda yoğrulmuş, azabın kalıbına dö-külmüş bir acûze kadın gibi göründü. Hile ve sihrin incelikleriyle sır ve çirkinliklerini gizlemek için elbiselerine ağlarını kurmuştur. Onları hilenin çeşitleriyle avlar. Sonra visal va'dine sadece muhalefet etmekle kalmaz, onları zincir ve halkalarla bağlar. Belâ ve azap çeşitlerini onlara tattırır. Arif kişilere, onun çirkin sır ve fiilleri göründüğünde onu sevmeyen bir kimenin zühdüyle onda zâhid oldular. Servetlerle böbürlenmeyi terkettiler. Bütün gayretleriyle celâlin huzuruna yönelip o huzurun kesilmez visaline bel bağladılar. Fena ve zevâle mâruz kalmayan ebedî bir müşâhedeye güvendiler!
Salât ve (selâm) peygamberlerin, Efendimiz Muhammed'in ve hayırlı olan âlinin üzerine olsun!
Muhakkak ki dünya Allah'ın düşmanıdır. Sapıtanlar onun sapıtmasıyla, kayanlar onun hilesiyle kaymışlardır. Onun sevgisi bütün hataların başıdır. Ondan nefret etmek ibâdetlerin esası ve Allah'a yaklaştırıcı hareketlerin temelidir. Onun vasfıyla ilgili olan hususları sonuna kadar izah ettik.
Mühlikât bölümününDünyanın Zemmi bahsinde onu sevmenin kötülüğünü be-lirtmiştik. Şimdi de ondan nefret etmenin faziletini, onun hakkında zâhidliğin faziletini zikredeceğiz. Çünkü bu durum, Münciyât'ın başıdır. Öyle ise kurtuluş ancak dünyadan uzaklaşmaya bağlıdır. Fakat dünyayı bırakmak, ya dünyanın kuldan uzaklaşmasıyla olur; bu duruma fakirlik denir veya kulun dünyadan uzaklaşmasıyla olur; bu duruma da zühd denir. Bunların her birinin saadete ulaşmakta tesiri, kurtuluşta nasibi vardır. Şimdi fakirlik ve zühd'ün hakîkatini, derecelerini, kısımlarını, şart ve hükümlerini zikredelim. Bu bölümün birinci kısmında fakr'ı, ikinci kısmında zühd'ü zikredeceğiz.
Dolayısıyla doğduğu andan itibaren her güzeli çirkin bırakan kemâl ve güzellik ona göründü. O'nu müşahedesinden ve kapısından uzaklaştıran herşey ona ağır geldi. Dünyanın görünür tarafı ona, kırıtan kendisini beğenen bir kadının sûretinde göründü. İç tarafı ise, ona beli kamburlaşmış ve yüzü buruşmuş, zillet çamurunda yoğrulmuş, azabın kalıbına dö-külmüş bir acûze kadın gibi göründü. Hile ve sihrin incelikleriyle sır ve çirkinliklerini gizlemek için elbiselerine ağlarını kurmuştur. Onları hilenin çeşitleriyle avlar. Sonra visal va'dine sadece muhalefet etmekle kalmaz, onları zincir ve halkalarla bağlar. Belâ ve azap çeşitlerini onlara tattırır. Arif kişilere, onun çirkin sır ve fiilleri göründüğünde onu sevmeyen bir kimenin zühdüyle onda zâhid oldular. Servetlerle böbürlenmeyi terkettiler. Bütün gayretleriyle celâlin huzuruna yönelip o huzurun kesilmez visaline bel bağladılar. Fena ve zevâle mâruz kalmayan ebedî bir müşâhedeye güvendiler!
Salât ve (selâm) peygamberlerin, Efendimiz Muhammed'in ve hayırlı olan âlinin üzerine olsun!
Muhakkak ki dünya Allah'ın düşmanıdır. Sapıtanlar onun sapıtmasıyla, kayanlar onun hilesiyle kaymışlardır. Onun sevgisi bütün hataların başıdır. Ondan nefret etmek ibâdetlerin esası ve Allah'a yaklaştırıcı hareketlerin temelidir. Onun vasfıyla ilgili olan hususları sonuna kadar izah ettik.
Mühlikât bölümününDünyanın Zemmi bahsinde onu sevmenin kötülüğünü be-lirtmiştik. Şimdi de ondan nefret etmenin faziletini, onun hakkında zâhidliğin faziletini zikredeceğiz. Çünkü bu durum, Münciyât'ın başıdır. Öyle ise kurtuluş ancak dünyadan uzaklaşmaya bağlıdır. Fakat dünyayı bırakmak, ya dünyanın kuldan uzaklaşmasıyla olur; bu duruma fakirlik denir veya kulun dünyadan uzaklaşmasıyla olur; bu duruma da zühd denir. Bunların her birinin saadete ulaşmakta tesiri, kurtuluşta nasibi vardır. Şimdi fakirlik ve zühd'ün hakîkatini, derecelerini, kısımlarını, şart ve hükümlerini zikredelim. Bu bölümün birinci kısmında fakr'ı, ikinci kısmında zühd'ü zikredeceğiz.
Fakr ve Zühd
- Giriş
- BİRİNCİ BÖLÜM
- Fakirliğin Hakîkati, Fakir'in Çeşitli Halleri ve İsimleri
- Mutlak Fakr'ın Fazileti
- Ashab'ın ve Âlimlerin Sözleri
- Taksime Razı Olan, Rızkına Kanaat Eden ve Doğru Olan Fakirlerin Fazileti
- Fakirliğin Zenginliğe Üstünlüğü
- Fakirin Fakirlikteki Âdâbı
- İstemeksizin Kendisine Verileni Kabul Etmekte Fakir'in Riayet Edeceği Âdâb
- Zaruret Olmaksızın Dilenmenin Haram Olması ve Dilenmeye Mecbur Olan Fakirin Âdâbı
- Dilenciliği Haram Kılan Zenginlik
- Dilencilerin Halleri
- Zühd'ün Hakîkati
- Zühd'ün Fazileti
- 24 Zühd'ün Alâmetleri
- Zühd Hakkında Rağbet Edilecek ve Kaçınılacak Hususlar
- Hayatın Zarûrî İhtiyaçları Hakkında Zühd'ün
- Muhabbet, Sevk ve Üns