Sadakanın Gizli veya Açık Verilmesi
İhlâs arayıcıları, bu hususta ayrı ayrı görüşlere sahiptir. Bir kısmı, sadakanın gizlenmesinin daha faziletli olduğu fikrine meyyâldir. Başka bir grup da açıkça verilmesine taraftardır. Biz bu görüşteki mânâ ve tehlikelere işaret ettikten sonra hakikatin perdesini kaldıracağız.
Sadakayı Gizli Vermenin Beş Anlamı
1. Sadakayı gizli vermek sadaka alanın gizli kalmasına daha fazla yardım eder. Zira onun açıkça sadakayı alması, mürüvvetinin perdesini yırtmaktır. İhtiyacını belirterek afiflik durumundan çıkmaktır. Mahbub olan korunma hududunu da aşmaktır ki bu korunma hududu sayesinde, câhil kimseler o hududa dikkat eden fakirleri zengin sanırlar.
2. Sadakayı gizli vermek, insanların kalp ve dilleri için, daha selâmetlidir, Zira insanlar çoğu zaman kıskanır veya 'Neden sadaka aldı?' diye adamın aleyhinde atıp tutarlar. Zengin olduğu halde sadaka aldığını sanırlar veya 'ihtiyacından fazla aldı' derler. Hased, suizân ve gıybet ise, büyük günâhlardandır. İnsanları bu
günahlardan korumak daha iyidir.
Ebû Eyyub es-Sahtiyânî şöyle demiştir: 'Komşularımda bana karşı bir hased belirmesin diye, yeni elbise giymeyi terkettim'.
Zâhidlerden biri şöyle demektedir: 'Sadece arkadaşlarımın gönlü için bazen mübah olan bir şeyi kullanmayı da terkediyorum. Çünkü onu kullandığım takdirde 'Bu sana nereden geldi?' diye sorup zihinlerinde bazı soru işaretleri oluşmaktadır'.
İbrahim et-Teymî'nin sırtında arkadaşlarından bazıları yeni bir gömlek görürler ve kendisine sorarlar: 'Bunu nereden aldın?' İbrahim 'Kardeşim Hayseme bana verdi. Eğer ailesinin bunu bana vereceğini bildiklerini bilseydim, kabul etmezdim' diye cevap verir.
3. Sadaka ve zekâtını verene bu verdiklerinin gizlenmesi hususunda yardım etmelidir. Çünkü gizli yapılan bir yardım, açıkça verilenden daha faziletlidir. Faziletli bir işin tamamlanmasına yardım etmek de fazilettir. Hadiseyi kapatmak, ancak iki taraf için mümkündür. Çünkü bir taraf hâdiseyi açığa vurursa, verenin hareketi de açığa çıkmış olur.
Bir adam, bir âlime açıktan birşey verir. Âlim, verileni kabul etmeyerek sahibine iâde eder. Aynı kişi, aynı âlime başka bir zaman gizlice birşey verir ve bu sefer o âlim, bu verileni kabul eder. Aynı kişiye bu şekilde davranmasının sebebi kendisine sorulduğu zaman da şöyle der: 'Bu kişi, bu sefer iyiliğini gizlemek suretiyle edeple hareket etti. Ben de bu şekilde edeple hareket edenin iyiliğini kabullendim. Öbür defasında açık vermek suretiyle su-i edebde bulundu. Ben de onun iyiliğini geriye iade ettim'.
Adamın biri, bir sûfîye cemaatin içinde birşey uzatır. Sûfî kabul etmeyerek sadakayı geri çevirir. Adam 'Allah Teâlâ'nın sana verdiğini neden geri çeviriyorsun?' deyince sûfînin cevabı şu olur: 'Sen, sadece Allah'ın olan bir malda başkasını Allah'a ortak kılıp sadece Allah'ın bilmesiyle kanaat etmedin de ondan. Bu bakımdan ben Allah'ın bana gönderdiği iyiliği değil de, senin konuştuğun mânâyı geri çevirdim'.
Ariflerden biri, açıkta kendisine verilen ve kabul etmediği birşeyi gizliden verdikleri takdirde kabul eder. Bunun üzerine kendisine neden böyle yaptığı sorulduğunda şöyle der: 'Sen açıkta verirken Allah'a isyan ettin. Ben de mâsiyet hususunda sana yardımcı olmak istemedim. Gizlemekle Allah'a itaat ettin. Allah'ın tâatinde sana yardımcı olmak istedim'.
Süfyan es-Sevrî 'Eğer bilseydim ki, bana vereceği sadakayı gidip başkasına söylemeyecek, şurada burada konuşmayacak biri var, sadakasını hemen kabul ederdim' demiştir.
4. Sadakayı açık vermekte, alan için zillet ve aşağılık duygusu vardır. Oysa müslüman hiçbir zaman, nefsini zelil edemez. (Allah'a karşı olan hâl müstesnâ)
Âlimlerden bazıları, gizli verilen sadakayı kabul, açık verilenleri de reddederek derlerdi ki: 'Onu açıkta bana uzatmak, ilmin ve kârına zillet getirir ve ilim ehlini de küçük düşürür. Ben ise, ilmi, ayaklar altına almak, ehlini zelil düşürmek suretiyle dünyanın herhangi birşeyini yükselticilerden değilim'.
5. Ortaklık şüphesinden kaçınmak için sadakanın gizli verilmesi daha yerindedir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a), bir hadîs-i şerifinde şöyle buyurmaktadır:
Yanında başka kimseler bulunduğu halde kişiye bir hediye verilirse, yanındakiler de o hediyede onun ortaklarıdır.56
Sadakanın gümüş veya altından olması, onu hediye olmaktan çıkarmaz.
Çünkü Hz. Peygamber'in bu hükmünü doğrulayıcı diğer bir hadîsi daha vardır:
Kişinin kardeşine hediye ettiği en faziletli şey gümüştür veya ona ekmek yedirmektir.57
Hz. Peygamber, bu hadîse göre gümüş parayı, tek başına hediye olarak kabul etmiştir. Bu bakımdan cemaat içerisinde cemaatin rızası olmaksızın bir kişiye verilen hediyeyi almakta kerahet vardır ve şüpheden uzak değildir. Tek başına olarak hediyeyi kabul ederse, böyle bir şüpheden kurtulmuş olur.
Sadakayı Açıktan Vermenin Dört Anlamı
1. Sadakayı açıktan vermek daha makbuldür. Çünkü kişinin
ihlâs ve doğruluğuna delil olur ve onu riyâdan korur.
2. Sadakayı açık vermekte mertebenin düşmesi, kulluk ve meskenetin ilân edilmesi, kibirden sıyrılma ve zenginlik dâvasını gütmekten kaçınmak vardır. Aynı zamanda (alanın) nefsi, halkın gözünden iskât edilir ve düşer.
Âriflerden biri, talebesine şöyle demiştir: 'Eğer sadakayı alanlardansan, her halükârda açıkta al! Zira sen, şu iki sınıftan birisiyle mutlaka karşılaşacaksın:
a) Sadakayı aldığın zaman, gözünden düşeceğin kişilerle ki zaten senin de gayen, insanların gözünden düşmektir. Çünkü böyle bir düşüş dinin için daha selâmetli, nefsin için de daha az tehlike getiricidir;
b) Sadakayı âlenen aldığından dolayı muhabbetinin kalbinde daha geliştiği kişilerle ki zaten bu kişi, din kardeşin olmak hasebiyle böyle birşey istemekteydi. Çünkü sevgin, onun yanında arttıkça ve o seni büyük saydıkça, onun ecri fazlalaşır. Bu bakımdan sen, böyle bir şeye vesile olduğun için senin de sevabın artar'.
3. Ârif kişinin Allah'tan başka hedefi olmadığı için, sadakayı gizli veya açık kabul etmesi, kendisi için birdir. Bu bakımdan Tevhid bahsinde hallerin ayrılığı şirkin tâ kendisidir (gizlisi ayrı, açığı ayrı ise de şirk tehlikesi vardır). Bazı âlimler 'Gizlice sadakayı kabul edip, açıkça verildiği takdirde reddedenin duasına önem vermeyiz' demişlerdir. İnsanlara iltifat ister hâzır bulunsunlar, ister bulunmasınlar hâlin nok sanlığına delâlet eder. Bu bakımdan her halukârda kişinin dikkati, bir olan vahid-i mutlakla çevrilmelidir.
Anlatıldığına göre şeyhlerden biri müridlerinden birine fazlasıyla meylederdi. Şeyhin bu durumu da diğer müridlere zor gelirdi. Müridlerin bu hâlini sezen şeyh, meylettiği şahsın faziletini onlara göstermek istedi. Bunun için her birisine bir tavuk teslim ederek dedi ki: 'Hepiniz ayrı ayrı yerlere gidin ve hiç kimsenin sizi görmediği bir yerde elinizdeki tavuğu kesip getirin'. Herkes tenha yerlere çekilerek elindeki tavuğu kesip getirdi. Ancak şeyhin sevgisini kazanan mürid, tavuğu diri olarak getirdi. Bunun üzerine şeyh, müridlerine şöyle sordu: 'Neden tavukları kestiniz?' Onlar 'Şeyhimizin emrini yerine getirmek için...' dediler. Tavuğu diri olarak getiren müridine sordu: 'Neden arkadaşların gibi, sen de tavuğu kesmedin?' Mürid de şöyle cevap verdi: 'Hiç kimsenin beni göremeyeceği bir yer bulamadım. Çünkü Allah Teâlâ, beni her yerde görür'. Bunun üzerine şeyh müridlerine döner ve şöyle der: 'İşte bu nedenle ona size nazaran daha fazla ihtimam gösteriyorum. Çünkü o, Allah'tan başkasına iltifat etmiyor'.
4. Sadakayı açık şekilde vermek ve almak şükür sünnetinin ikame edilmesine vesiledir. Rabbinin nimetini anlat! (Dûha/11)
Sadakayı gizli vermek, küfran-ı nimettir.
Nitekim Allah Teâlâ (c.c), kendisinin verdiğini inkâr edeni zemmederek onları cimrilerle beraber zikretmiştir: Onlar ki hem kıskanır, cimrilik ederler, hem herkese cimrilik tavsiye ederler ve hem de Allah'ın kendilerine fazlından verdiği şeyleri saklarlar. Biz de böyle nimetleri gizleyen nankörlere hor ve rüsvay edici bir azab hazırladık. (Nisâ/47) ,
Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
Allah Teâlâ bir kuluna herhangi bir nimeti ihsân buyurduğu zaman, o nimetin, o kulunun üzerinde görünmesini sever.58
Bir adamcağız, birşey getirip sâlihlerden bir zâta gizlice verir. O salih zât da, eline aldığını kaldırıp cemaate göstererek şöyle der: 'Şu bana verilen şey, dünyalıktır. Dünyalıkta ise, açıklık daha efdâldir. Gizlilik ancak âhiret ile ilgili emirlerde daha faziletlidir'.
Bu sırra binaen bazıları da şöyle demişlerdir: 'Sana topluluk içerisinde sadaka verildiği zaman, riyakârlık olmasın diye kabul et. Sonra sadakaya tâlip değilsen, gizlice sahibine iade et!'
Sadaka meselesinde şükretmek teşvik edilmiştir.
Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah Teâlâ'ya da teşekkür etmez.59
Teşekkür etmek, karşılık vermek yerine geçer. Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
Size bir iyilik yapana karşılığını verin. Eğer karşılığını vermeye gücünüz yetmiyorsa, o iyiliğinden ötürü kendisine hayırlı duâ ve senâlarda bulunun. Onun karşılığını vereceğinizi kesinlikle tahmin edinceye kadar dua etmeye devam edin.60
Muhacirler Ensâr-ı Kirâm'a teşekkür hususunda Hz. Peygamber'e (s.a) gelip 'Ey Allah'ın Rasûlü! Biz kendilerine geldiğimiz zaman mallarını bizimle paylaşan, hatta bütün ecri elde edecekleri korkusuna bile bizi sevkeden bir topluluktan (Ensâr'dan) daha hayırlısını görmedik. (Acaba bu duruma ne ile karşılık verebiliriz?)' diye sordular. Hz. Peygamber de cevaben şöyle buyurdu:
Onlara her teşekkürünüz, onları her medh u senânız, onların sizlere ikram ettiklerinin karşılığıdır.
56) Ukaylî, Duâfa; İbn Hibban, Duâfa. Taberânî ve Beyhakî, (İbn Abbas'dan)
57) İbn Adiy, (İbn Ömer'den zayıf bir senedle). Hadîsin devamı için bkz. İthaf us-Saade, IV/178
58) İmam Ahmed, (İbn Huseyn'den sahih bir senedle); Tirmizî, (Amr b. Said'den)
59) Daha önce geçmişti.
60) Daha önce geçmişti.
Sadakayı Gizli Vermenin Beş Anlamı
1. Sadakayı gizli vermek sadaka alanın gizli kalmasına daha fazla yardım eder. Zira onun açıkça sadakayı alması, mürüvvetinin perdesini yırtmaktır. İhtiyacını belirterek afiflik durumundan çıkmaktır. Mahbub olan korunma hududunu da aşmaktır ki bu korunma hududu sayesinde, câhil kimseler o hududa dikkat eden fakirleri zengin sanırlar.
2. Sadakayı gizli vermek, insanların kalp ve dilleri için, daha selâmetlidir, Zira insanlar çoğu zaman kıskanır veya 'Neden sadaka aldı?' diye adamın aleyhinde atıp tutarlar. Zengin olduğu halde sadaka aldığını sanırlar veya 'ihtiyacından fazla aldı' derler. Hased, suizân ve gıybet ise, büyük günâhlardandır. İnsanları bu
günahlardan korumak daha iyidir.
Ebû Eyyub es-Sahtiyânî şöyle demiştir: 'Komşularımda bana karşı bir hased belirmesin diye, yeni elbise giymeyi terkettim'.
Zâhidlerden biri şöyle demektedir: 'Sadece arkadaşlarımın gönlü için bazen mübah olan bir şeyi kullanmayı da terkediyorum. Çünkü onu kullandığım takdirde 'Bu sana nereden geldi?' diye sorup zihinlerinde bazı soru işaretleri oluşmaktadır'.
İbrahim et-Teymî'nin sırtında arkadaşlarından bazıları yeni bir gömlek görürler ve kendisine sorarlar: 'Bunu nereden aldın?' İbrahim 'Kardeşim Hayseme bana verdi. Eğer ailesinin bunu bana vereceğini bildiklerini bilseydim, kabul etmezdim' diye cevap verir.
3. Sadaka ve zekâtını verene bu verdiklerinin gizlenmesi hususunda yardım etmelidir. Çünkü gizli yapılan bir yardım, açıkça verilenden daha faziletlidir. Faziletli bir işin tamamlanmasına yardım etmek de fazilettir. Hadiseyi kapatmak, ancak iki taraf için mümkündür. Çünkü bir taraf hâdiseyi açığa vurursa, verenin hareketi de açığa çıkmış olur.
Bir adam, bir âlime açıktan birşey verir. Âlim, verileni kabul etmeyerek sahibine iâde eder. Aynı kişi, aynı âlime başka bir zaman gizlice birşey verir ve bu sefer o âlim, bu verileni kabul eder. Aynı kişiye bu şekilde davranmasının sebebi kendisine sorulduğu zaman da şöyle der: 'Bu kişi, bu sefer iyiliğini gizlemek suretiyle edeple hareket etti. Ben de bu şekilde edeple hareket edenin iyiliğini kabullendim. Öbür defasında açık vermek suretiyle su-i edebde bulundu. Ben de onun iyiliğini geriye iade ettim'.
Adamın biri, bir sûfîye cemaatin içinde birşey uzatır. Sûfî kabul etmeyerek sadakayı geri çevirir. Adam 'Allah Teâlâ'nın sana verdiğini neden geri çeviriyorsun?' deyince sûfînin cevabı şu olur: 'Sen, sadece Allah'ın olan bir malda başkasını Allah'a ortak kılıp sadece Allah'ın bilmesiyle kanaat etmedin de ondan. Bu bakımdan ben Allah'ın bana gönderdiği iyiliği değil de, senin konuştuğun mânâyı geri çevirdim'.
Ariflerden biri, açıkta kendisine verilen ve kabul etmediği birşeyi gizliden verdikleri takdirde kabul eder. Bunun üzerine kendisine neden böyle yaptığı sorulduğunda şöyle der: 'Sen açıkta verirken Allah'a isyan ettin. Ben de mâsiyet hususunda sana yardımcı olmak istemedim. Gizlemekle Allah'a itaat ettin. Allah'ın tâatinde sana yardımcı olmak istedim'.
Süfyan es-Sevrî 'Eğer bilseydim ki, bana vereceği sadakayı gidip başkasına söylemeyecek, şurada burada konuşmayacak biri var, sadakasını hemen kabul ederdim' demiştir.
4. Sadakayı açık vermekte, alan için zillet ve aşağılık duygusu vardır. Oysa müslüman hiçbir zaman, nefsini zelil edemez. (Allah'a karşı olan hâl müstesnâ)
Âlimlerden bazıları, gizli verilen sadakayı kabul, açık verilenleri de reddederek derlerdi ki: 'Onu açıkta bana uzatmak, ilmin ve kârına zillet getirir ve ilim ehlini de küçük düşürür. Ben ise, ilmi, ayaklar altına almak, ehlini zelil düşürmek suretiyle dünyanın herhangi birşeyini yükselticilerden değilim'.
5. Ortaklık şüphesinden kaçınmak için sadakanın gizli verilmesi daha yerindedir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a), bir hadîs-i şerifinde şöyle buyurmaktadır:
Yanında başka kimseler bulunduğu halde kişiye bir hediye verilirse, yanındakiler de o hediyede onun ortaklarıdır.56
Sadakanın gümüş veya altından olması, onu hediye olmaktan çıkarmaz.
Çünkü Hz. Peygamber'in bu hükmünü doğrulayıcı diğer bir hadîsi daha vardır:
Kişinin kardeşine hediye ettiği en faziletli şey gümüştür veya ona ekmek yedirmektir.57
Hz. Peygamber, bu hadîse göre gümüş parayı, tek başına hediye olarak kabul etmiştir. Bu bakımdan cemaat içerisinde cemaatin rızası olmaksızın bir kişiye verilen hediyeyi almakta kerahet vardır ve şüpheden uzak değildir. Tek başına olarak hediyeyi kabul ederse, böyle bir şüpheden kurtulmuş olur.
Sadakayı Açıktan Vermenin Dört Anlamı
1. Sadakayı açıktan vermek daha makbuldür. Çünkü kişinin
ihlâs ve doğruluğuna delil olur ve onu riyâdan korur.
2. Sadakayı açık vermekte mertebenin düşmesi, kulluk ve meskenetin ilân edilmesi, kibirden sıyrılma ve zenginlik dâvasını gütmekten kaçınmak vardır. Aynı zamanda (alanın) nefsi, halkın gözünden iskât edilir ve düşer.
Âriflerden biri, talebesine şöyle demiştir: 'Eğer sadakayı alanlardansan, her halükârda açıkta al! Zira sen, şu iki sınıftan birisiyle mutlaka karşılaşacaksın:
a) Sadakayı aldığın zaman, gözünden düşeceğin kişilerle ki zaten senin de gayen, insanların gözünden düşmektir. Çünkü böyle bir düşüş dinin için daha selâmetli, nefsin için de daha az tehlike getiricidir;
b) Sadakayı âlenen aldığından dolayı muhabbetinin kalbinde daha geliştiği kişilerle ki zaten bu kişi, din kardeşin olmak hasebiyle böyle birşey istemekteydi. Çünkü sevgin, onun yanında arttıkça ve o seni büyük saydıkça, onun ecri fazlalaşır. Bu bakımdan sen, böyle bir şeye vesile olduğun için senin de sevabın artar'.
3. Ârif kişinin Allah'tan başka hedefi olmadığı için, sadakayı gizli veya açık kabul etmesi, kendisi için birdir. Bu bakımdan Tevhid bahsinde hallerin ayrılığı şirkin tâ kendisidir (gizlisi ayrı, açığı ayrı ise de şirk tehlikesi vardır). Bazı âlimler 'Gizlice sadakayı kabul edip, açıkça verildiği takdirde reddedenin duasına önem vermeyiz' demişlerdir. İnsanlara iltifat ister hâzır bulunsunlar, ister bulunmasınlar hâlin nok sanlığına delâlet eder. Bu bakımdan her halukârda kişinin dikkati, bir olan vahid-i mutlakla çevrilmelidir.
Anlatıldığına göre şeyhlerden biri müridlerinden birine fazlasıyla meylederdi. Şeyhin bu durumu da diğer müridlere zor gelirdi. Müridlerin bu hâlini sezen şeyh, meylettiği şahsın faziletini onlara göstermek istedi. Bunun için her birisine bir tavuk teslim ederek dedi ki: 'Hepiniz ayrı ayrı yerlere gidin ve hiç kimsenin sizi görmediği bir yerde elinizdeki tavuğu kesip getirin'. Herkes tenha yerlere çekilerek elindeki tavuğu kesip getirdi. Ancak şeyhin sevgisini kazanan mürid, tavuğu diri olarak getirdi. Bunun üzerine şeyh, müridlerine şöyle sordu: 'Neden tavukları kestiniz?' Onlar 'Şeyhimizin emrini yerine getirmek için...' dediler. Tavuğu diri olarak getiren müridine sordu: 'Neden arkadaşların gibi, sen de tavuğu kesmedin?' Mürid de şöyle cevap verdi: 'Hiç kimsenin beni göremeyeceği bir yer bulamadım. Çünkü Allah Teâlâ, beni her yerde görür'. Bunun üzerine şeyh müridlerine döner ve şöyle der: 'İşte bu nedenle ona size nazaran daha fazla ihtimam gösteriyorum. Çünkü o, Allah'tan başkasına iltifat etmiyor'.
4. Sadakayı açık şekilde vermek ve almak şükür sünnetinin ikame edilmesine vesiledir. Rabbinin nimetini anlat! (Dûha/11)
Sadakayı gizli vermek, küfran-ı nimettir.
Nitekim Allah Teâlâ (c.c), kendisinin verdiğini inkâr edeni zemmederek onları cimrilerle beraber zikretmiştir: Onlar ki hem kıskanır, cimrilik ederler, hem herkese cimrilik tavsiye ederler ve hem de Allah'ın kendilerine fazlından verdiği şeyleri saklarlar. Biz de böyle nimetleri gizleyen nankörlere hor ve rüsvay edici bir azab hazırladık. (Nisâ/47) ,
Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
Allah Teâlâ bir kuluna herhangi bir nimeti ihsân buyurduğu zaman, o nimetin, o kulunun üzerinde görünmesini sever.58
Bir adamcağız, birşey getirip sâlihlerden bir zâta gizlice verir. O salih zât da, eline aldığını kaldırıp cemaate göstererek şöyle der: 'Şu bana verilen şey, dünyalıktır. Dünyalıkta ise, açıklık daha efdâldir. Gizlilik ancak âhiret ile ilgili emirlerde daha faziletlidir'.
Bu sırra binaen bazıları da şöyle demişlerdir: 'Sana topluluk içerisinde sadaka verildiği zaman, riyakârlık olmasın diye kabul et. Sonra sadakaya tâlip değilsen, gizlice sahibine iade et!'
Sadaka meselesinde şükretmek teşvik edilmiştir.
Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah Teâlâ'ya da teşekkür etmez.59
Teşekkür etmek, karşılık vermek yerine geçer. Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
Size bir iyilik yapana karşılığını verin. Eğer karşılığını vermeye gücünüz yetmiyorsa, o iyiliğinden ötürü kendisine hayırlı duâ ve senâlarda bulunun. Onun karşılığını vereceğinizi kesinlikle tahmin edinceye kadar dua etmeye devam edin.60
Muhacirler Ensâr-ı Kirâm'a teşekkür hususunda Hz. Peygamber'e (s.a) gelip 'Ey Allah'ın Rasûlü! Biz kendilerine geldiğimiz zaman mallarını bizimle paylaşan, hatta bütün ecri elde edecekleri korkusuna bile bizi sevkeden bir topluluktan (Ensâr'dan) daha hayırlısını görmedik. (Acaba bu duruma ne ile karşılık verebiliriz?)' diye sordular. Hz. Peygamber de cevaben şöyle buyurdu:
Onlara her teşekkürünüz, onları her medh u senânız, onların sizlere ikram ettiklerinin karşılığıdır.
56) Ukaylî, Duâfa; İbn Hibban, Duâfa. Taberânî ve Beyhakî, (İbn Abbas'dan)
57) İbn Adiy, (İbn Ömer'den zayıf bir senedle). Hadîsin devamı için bkz. İthaf us-Saade, IV/178
58) İmam Ahmed, (İbn Huseyn'den sahih bir senedle); Tirmizî, (Amr b. Said'den)
59) Daha önce geçmişti.
60) Daha önce geçmişti.
Esraruz Zekat
- Giriş
- Zekâtın Çeşitleri ve Vâcib Olmasının Sebepleri
- Zekâtın Verilmesi, Zâhirî ve Bâtınî Şartları
- Zekâta Müstehak Olmanın Şartları ve Zekât Almanın adabı
- Zekât Alan Kimsenin Vazifeleri
- Nafile Sadakanın Beyan ve Fazileti
- Sadakanın Gizli veya Açık Verilmesi
- Sonuç
- Sadakayı mı, Zekâtı mı Almak Efdâldir?