Nikâhı Teşvik
Ayetler
İçinizden bekârları, köle ve cariyelerinizden iyileri evlendirin. (Nûr/32)
Bu emri yerine getirmek müslümanlara farzdır. Kocalarıyla bir daha evlenmelerine mâni olmayın. (Bakara/232)
Bu ayet-i celîle, bir talâkla kocasından ayrılan ve bir kere daha hayatlarını birleştirmek isteyen ve yakınları tarafından engellenen bir hanımın durumunu ele alıp bu engellemeyi yasaklıyor.
Allah Teâlâ peygamberlerin medh u senâsını şöyle yapmaktadır:
Yemin olsun biz senden önce rasûller gönderdik, onlara zevceler ve çocuklar verdik... (Ra'd/38)
Allah Teâlâ bu durumlarını onlara bir minnet olarak ve onların faziletli yanları olarak zikretmektedir.
Duâlarında bu durumun olmasını kendinden isteyen veli kullarını da medh u senâ ederek şöyle buyurur
Rabbimiz! Bize gözler sevinci (gönüller açan) eşler ve çocuklar ihsan et,(Furkan/74)
Deniliyor ki; Allah Teâlâ Kur'an'da ancak evli bulunan (Hz. İsâ hariç) peygamberlerini zikretmiştir. Hatta 'Yahyâ (a.s) da evlenmiş, fakat cinsî münasebette bulunmamıştır'.
'Cinsî münâsebette bulunmadığına göre niçin evlendi?' suâline şu cevap verilmiştir. 'Evlenmenin faziletine erişmek ve sünneti yerine getirmek için evlendi'. Başkaları da 'Gözünü haramdan korumak için evlendi' demişlerdir.
Hz. İsâ (a.s) ise âhir zamanda yere indiği zaman, evlenecek ve çocuğu olacaktır.
Hadîsler
Evlenmek benim sünnetimdir.Sünnetimden yüzçeviren benden yüzçevirmiştir.
Nikâh benim sünnetimdir. Bu bakımdan benim ahlâkımı seven, benim sünnetimi sünnet edinsin!1
Evleniniz, çoğalınız. Çünkü ben kıyâmet gününde sizin çokluğunuzla diğer ümmetlere karşı iftihar ederim. Hatta düşük çocuklarla bile...2
Benim sünnetimden uzaklaşan benden değildir. Muhakkak ki nikâh benim sünnetimdir. Öyleyse beni seven benim sün-netime uysun.3
Fakirlik korkusundan evlenmeyi terkeden bizden değildir.4
Kudret sahibi olan bir kimse evlensin.
Sizden kim nafaka vermeye (veya cima'a) muktedir ise ev-lensin. Çünkü evlenmek, gözü haramdan daha iyi korur. Ferci daha (emin bir şekilde) korur. Gücü nafaka vermeye yetmeyen bir kimse ise, oruç tutsun. Çünkü oruç şehveti kırar.5
Bu hadîsi şerif işaret eder ki! Nikâhın tergib ve teşvik sebebi, göz ve fercde meydana gelmesinden korkulan fesatlıktır.
Vica, erkeğin yumurtalarının çekilmesinden ibarettir. Bu çekilmeden sonra erkekliği kaybolur. Hadîste, oruç sebebiyle ortaya çıkan cinsî zafiyet için kullanılmıştır.
Size dininden ve namusundan emin olduğunuz birisi geldiği zaman, emrinizde bulunan kızı (veya kadını) onunla evlendiriniz. Bunu yapmadığınız takdirde yeryüzünde fitne çıkar ve büyük bir fesad olur.6
Bu hadîste nikâhın teşvik edilmesinin sebebi, fesad çıkma korkusudur.
Sadece Allah rızası için evlenen ve evlendiren, Allah'ın velâyetine (korunmasına) lâyık olur.7
Evlenen bir kimse, dininin yarısını korumuş olur. Bu bakımdan dininin diğer yarısı için de Allah'tan korksun.8
Bu hadîs de, nikâhın faziletinin Allah'a muhalefetten koruduğu ve fesadın önünde aşılmaz bir kale olduğu için, fazilet olduğuna işarettir: Şöyle ki, kişinin dinini ifsâd eden çoğu zaman tenasül uzvu ile midesidir. Demek ki insan evlenmek suretiyle bunların birisinden kurtulmuş olur.
Ademoğlunun bütün amelleri kesilir (sona erer.) Ancak üç amel bundan hariçtir. Onlardan biri, kendisi için ardından duâ edecek sâlih bir evlat bırakmasıdır. Böyle bir nimet, ancak evlenmekle elde edilir.
Ashab'ın ve Âlimlerin Sözleri
Hz. Ömer (r.a) şöyle demiştir: 'Nikâhtan ancak iki şey meneder: a) Âcizlik, b) Fâcirlik'.
Böylece Hz. Ömer, borcun olmasının, evlenmeye mâni olamayacağını belirtmiş olmakla beraber, nikâha sadece iki çirkin ahlâkın engel olduğunu da belirtmiştir.
İbn Abbas (r.a) şöyle demiştir: 'Abidin ibâdeti, ancak evlendiği zaman tamamlanır'.
İhtimal ki, İbn Abbas, evlenmeyi ibadetten saymış ve onun tamamlayıcısı kabul etmiştir. Fakat hükmünün zahirine bakıldığında şunları murad ettiği anlaşılır: Şehvet gâlip geldiğinde âbidin kalbi ancak evlenmekle selâmet bulur. İbâdet de ancak kalbin vesveselerden uzak olmasıyla mükemmelleşir. İşte bu sırra binaendir ki İbn Abbas, İkrime, Küreyb ve başkaları hizmetkârlarını veya çocuklarını bülûğ çağına vardıkları zaman toplar, onlara 'Eğer evlenmek istiyorsanız sizi evlendireyim. Çünkü kul zina ettiği zaman onun kalbinden iman çıkıp gider!' derlerdi.
İbn Mes'ud (r.a) şöyle derdi: 'Eğer ömrümden sadece on gün kalsa yine de evlenmek isterim ki Allah'ın huzuruna bekâr gitmiş olmayayım'.
Muaz b. Cebel'in vebâ hastalığından iki hanımı öldü. Kendisi de aynı hastalığı çekmekte olduğu halde 'Beni evlendiriniz; çünkü Allah'ın huzuruna bekâr olarak çıkmak istemiyorum' dedi.
İbn Mes'ud ile Muaz'ın hareketleri şuna işaret eder ki, onlar şehvetten korunmak için değil, başka fazilet gördükleri için, evlenmeye bu kadar itibar etmişlerdir.
Hz, Ömer (r.a) çok evlenirdi ve derdi ki: 'Ben ancak çocuk yapmak için evlenirim'. Ashâb-ı kirâmdan biri, herşeyden yüz çevirerek sadece Hz. Peygamber'e hizmet etmek ve geceleyin âniden çıkacak ihtiyaçlarını gidermek için koşmakta idi. Hz. Peygamber ona 'Neden evlenmiyorsun?' diye sordu. O 'Ey Allah'ın Rasûlü! Ben fakirim ve hiçbir şeyim yok. Bir de evlendiğim takdirde senin hizmetinden ayrılmış olacağım' dedi. Bu cevap üzerine Hz. Peygamber sükût etti. İkinci bir kere aynı suâli soran Rasûlullah'a o sahâbî aynı cevabı verdi. Fakat buna rağmen düşündü, kendi kendine şu hükme vardı: 'Yemin ederim ki, Allah'ın Rasûlü din ve dünyamı ıslâh edeni benden daha iyi bilir. Hangi şeyin beni Allah'a daha çok yaklaştıracağını benden çok daha iyi bilir... Onun için bir kere daha sorarsa sözünü tutup derhal evleneceğim'. Hz. Peygamber üçüncü kere aynı suâli sorunca şu cevabı verdiğini söy-ler: 'Ey Allah'ın Rasûlü! O hâlde beni evlendir!' Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a) şöyle demiştir: 'Filân kabileye git ve de ki: 'Rasûlullah bana kızınızı vermenizi emretti'. Yine dedim ki: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Benim hiçbir şeyim yok'. Hz. Peygamber şöyle dedi:
Kardeşinize bir nevat (çekirdek) ağırlığı altın toplayınız.
Bu emir üzerine ashab emredilen altını topladılar. Onu adı geçen kabileye götürdüler. Onlar da emre uyarak kızlarını onunla evlendirdiler. Hz. Peygamber ona velime yemeği vermesini söyledi. Bunun üzerine ashab (r.a) hemen aralarında velime yemeği için ona bir koyun alacak parayı toplayıp, bir koyun aldılar ve bu hâdise böylece neticelendi.9
Hz. Peygamber'in tekrar tekrar sorduğu 'Evlendin mi' suali işaret eder ki: Nikâhın bizâtihi kendisinde büyük bir fazilet vardır. İhtimal ki, Hz. Peygamber onun nikâha olan ihtiyacını hissederek bu kadar üzerine düşmüştür.
Hikâye olunur ki; geçmiş ümmetlerde bir âbid; zamanının bütününü ibadetle geçirirdi.. İbadette zamanının bütün insanlarından daha önde idi. Onun durumu ve güzel ameli zamanının peygamberine anlatıldı. O peygamber (a.s) şöyle dedi:
Eğer sünnetten bir şeyi terketmeseydi ne iyi insan olurdu.
Âbid, peygamberin sözünü duyduğunda pek üzüldü ve terkettiği sünnetin ne olduğunu merak etti. Merakını gidermek için gidip peygamberden sordu. Bunun üzerine o peygamber (a.s) şöyle dedi:
- Sen evlenmeyi terketmişsin.
- Ben evlenmeyi haram sayarak terketmiş değilim ki! Fakir olduğum için evlenemiyorum. Nafakamı da ancak halktan temin etmekteyim.
- Ben sana kızımı vereceğim Sonra da kızını onunla evlendirdi.
Bişr b. Hars şöyle demiştir: Ahmed b. Hanbel üç haslette benden üstündür:
1. Kendisinin ve aile efradının rızkını çalışarak temin eder. Ben ise sadece kendim için çalışırım.
2. O nikâhda çok geniş hareket eder, ben ise daima dar hareket etmişimdir.
3. O kendisini bütün ümmete imam olarak göstermiştir.
Denildi ki: İmam Ahmed b. Hanbel, oğlu Abdullah'ın annesi-nin vefatının ikinci günü evlendi ve 'Bekâr olarak gecelemeyi kerih görürüm' dedi.
Bişr b. Hars'a gelince, ona 'Halk evlenmediğin için aleyhinde konuşup dedikodu yapmaktadır. Bişr sünneti terketmiştir' diyorlar denildiği zaman, cevaben demiştir ki: 'Onlara söyleyiniz ki, 'Bişr farzları yapmaktan ötürü sünneti yapmaya fırsat bulamamaktadır'.
Bişr başka bir gün de yine aynı konuda tenkide uğrayınca şöyle cevap verdi: 'Beni evlenmekten şu ayet menetmektedir:
Erkeklerin kadınlar üzerinde bulunan hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır.
(Bakara/228)
Bişr'in bu sözü Ahmed b. Hanbel'e nakledildiği zaman şöyle dedi; 'Bişr gibisi nerede? O mızrak başı gibi keskin bir çizgi üzerindedir'.
Bişr'in bu büyüklüğüne rağmen rivayet ediliyor ki; ölümünden sonra rüyada görülüp kendisine şöyle soruldu: 'Allah senin hakkında ne gibi muamele yaptı?' Bişr 'Cennette derecelerim yükseldikçe yükseldi. Hatta bana peygamberlerin makamları dahi gösterildi. O makamlara yakın olan makamlara bile sahip oldum. Fakat yine de evlilerin derecesine varamadım'10 dedi.
Başka bir rivayette Bişr'in şöyle söylediği zikredilmektedir: 'Allah Teâlâ bana şunları söyledi: 'Bana bekâr olarak kavuşmanı istemezdim'. Râvi der ki; Bişr'e sorduk:
- Âbidlerden olan Ebu Nasr el-Hilâlî ne yaptı?
- O yetmiş derece üstüme çıktı.
- Ne ile? Oysa seni ondan daha da üstün bilirdik..
- Ailesinin nafakası ve maişetini temin etmek hususundaki sabretmesiyle...
Süfyan b. Uyeyne şöyle demiştir: 'Çok kadın edinmek, dünyadan sayılmaz. Çünkü Ali b. Ebî Tâlib ashâb-ı kirâmın en zâhid kişisi olduğu hâlde, dört hanımı, onyedi câriyesi vardı'.
Demek ki nikâh, tâ eskiden gelen bir sünnet ve peygamberlerin ahlâkından bir ahlâktır. Bir adam İbrahim b. Edhem'e şöyle dedi:
- Ne mutlu sana, bekârlığı tercih ederek kendini ibâdete vermiş bulunuyorsun.
- Senin ailen için çektiğin sıkıntı, benim içinde bulunduğum bütün ibadetlerden daha üstündür.
- O hâlde seni evlenmekten alıkoyan şey ne?
- Benim kadına ihtiyacım yoktur. Onun için bir kadını aldatmak istemem.
Denilmiştir ki; 'Evlinin bekârdan üstünlüğü, mücahidin tembelden üstünlüğü gibidir. Evlinin bir rek'at namazı, bekârın yetmiş rek'atmdan daha üstündür'.
1) Ebu Ya'lâ, (İbn Abbas'tan)
2) İbn Merduveyh
3) Müs'im ve Buhârî
4) Deylemî
5) Müslim ve Buhârî
6) Tirmizî
7) Ahmed b. Hanbel
8) İbn Cevzî
9) İmam Ahmed (Rebia'dan hasen bir senedle)
10) Burada evlilere mahsus bir makam kasdedilmektedir. Yoksa 'evlilerin makamı peygamberlerin makamından daha üstün veya ona daha yakın bir makamdır, diğer makamlardan daha yücedir' gibi bir mânâ anlaşılmamalıdır.
İçinizden bekârları, köle ve cariyelerinizden iyileri evlendirin. (Nûr/32)
Bu emri yerine getirmek müslümanlara farzdır. Kocalarıyla bir daha evlenmelerine mâni olmayın. (Bakara/232)
Bu ayet-i celîle, bir talâkla kocasından ayrılan ve bir kere daha hayatlarını birleştirmek isteyen ve yakınları tarafından engellenen bir hanımın durumunu ele alıp bu engellemeyi yasaklıyor.
Allah Teâlâ peygamberlerin medh u senâsını şöyle yapmaktadır:
Yemin olsun biz senden önce rasûller gönderdik, onlara zevceler ve çocuklar verdik... (Ra'd/38)
Allah Teâlâ bu durumlarını onlara bir minnet olarak ve onların faziletli yanları olarak zikretmektedir.
Duâlarında bu durumun olmasını kendinden isteyen veli kullarını da medh u senâ ederek şöyle buyurur
Rabbimiz! Bize gözler sevinci (gönüller açan) eşler ve çocuklar ihsan et,(Furkan/74)
Deniliyor ki; Allah Teâlâ Kur'an'da ancak evli bulunan (Hz. İsâ hariç) peygamberlerini zikretmiştir. Hatta 'Yahyâ (a.s) da evlenmiş, fakat cinsî münasebette bulunmamıştır'.
'Cinsî münâsebette bulunmadığına göre niçin evlendi?' suâline şu cevap verilmiştir. 'Evlenmenin faziletine erişmek ve sünneti yerine getirmek için evlendi'. Başkaları da 'Gözünü haramdan korumak için evlendi' demişlerdir.
Hz. İsâ (a.s) ise âhir zamanda yere indiği zaman, evlenecek ve çocuğu olacaktır.
Hadîsler
Evlenmek benim sünnetimdir.Sünnetimden yüzçeviren benden yüzçevirmiştir.
Nikâh benim sünnetimdir. Bu bakımdan benim ahlâkımı seven, benim sünnetimi sünnet edinsin!1
Evleniniz, çoğalınız. Çünkü ben kıyâmet gününde sizin çokluğunuzla diğer ümmetlere karşı iftihar ederim. Hatta düşük çocuklarla bile...2
Benim sünnetimden uzaklaşan benden değildir. Muhakkak ki nikâh benim sünnetimdir. Öyleyse beni seven benim sün-netime uysun.3
Fakirlik korkusundan evlenmeyi terkeden bizden değildir.4
Kudret sahibi olan bir kimse evlensin.
Sizden kim nafaka vermeye (veya cima'a) muktedir ise ev-lensin. Çünkü evlenmek, gözü haramdan daha iyi korur. Ferci daha (emin bir şekilde) korur. Gücü nafaka vermeye yetmeyen bir kimse ise, oruç tutsun. Çünkü oruç şehveti kırar.5
Bu hadîsi şerif işaret eder ki! Nikâhın tergib ve teşvik sebebi, göz ve fercde meydana gelmesinden korkulan fesatlıktır.
Vica, erkeğin yumurtalarının çekilmesinden ibarettir. Bu çekilmeden sonra erkekliği kaybolur. Hadîste, oruç sebebiyle ortaya çıkan cinsî zafiyet için kullanılmıştır.
Size dininden ve namusundan emin olduğunuz birisi geldiği zaman, emrinizde bulunan kızı (veya kadını) onunla evlendiriniz. Bunu yapmadığınız takdirde yeryüzünde fitne çıkar ve büyük bir fesad olur.6
Bu hadîste nikâhın teşvik edilmesinin sebebi, fesad çıkma korkusudur.
Sadece Allah rızası için evlenen ve evlendiren, Allah'ın velâyetine (korunmasına) lâyık olur.7
Evlenen bir kimse, dininin yarısını korumuş olur. Bu bakımdan dininin diğer yarısı için de Allah'tan korksun.8
Bu hadîs de, nikâhın faziletinin Allah'a muhalefetten koruduğu ve fesadın önünde aşılmaz bir kale olduğu için, fazilet olduğuna işarettir: Şöyle ki, kişinin dinini ifsâd eden çoğu zaman tenasül uzvu ile midesidir. Demek ki insan evlenmek suretiyle bunların birisinden kurtulmuş olur.
Ademoğlunun bütün amelleri kesilir (sona erer.) Ancak üç amel bundan hariçtir. Onlardan biri, kendisi için ardından duâ edecek sâlih bir evlat bırakmasıdır. Böyle bir nimet, ancak evlenmekle elde edilir.
Ashab'ın ve Âlimlerin Sözleri
Hz. Ömer (r.a) şöyle demiştir: 'Nikâhtan ancak iki şey meneder: a) Âcizlik, b) Fâcirlik'.
Böylece Hz. Ömer, borcun olmasının, evlenmeye mâni olamayacağını belirtmiş olmakla beraber, nikâha sadece iki çirkin ahlâkın engel olduğunu da belirtmiştir.
İbn Abbas (r.a) şöyle demiştir: 'Abidin ibâdeti, ancak evlendiği zaman tamamlanır'.
İhtimal ki, İbn Abbas, evlenmeyi ibadetten saymış ve onun tamamlayıcısı kabul etmiştir. Fakat hükmünün zahirine bakıldığında şunları murad ettiği anlaşılır: Şehvet gâlip geldiğinde âbidin kalbi ancak evlenmekle selâmet bulur. İbâdet de ancak kalbin vesveselerden uzak olmasıyla mükemmelleşir. İşte bu sırra binaendir ki İbn Abbas, İkrime, Küreyb ve başkaları hizmetkârlarını veya çocuklarını bülûğ çağına vardıkları zaman toplar, onlara 'Eğer evlenmek istiyorsanız sizi evlendireyim. Çünkü kul zina ettiği zaman onun kalbinden iman çıkıp gider!' derlerdi.
İbn Mes'ud (r.a) şöyle derdi: 'Eğer ömrümden sadece on gün kalsa yine de evlenmek isterim ki Allah'ın huzuruna bekâr gitmiş olmayayım'.
Muaz b. Cebel'in vebâ hastalığından iki hanımı öldü. Kendisi de aynı hastalığı çekmekte olduğu halde 'Beni evlendiriniz; çünkü Allah'ın huzuruna bekâr olarak çıkmak istemiyorum' dedi.
İbn Mes'ud ile Muaz'ın hareketleri şuna işaret eder ki, onlar şehvetten korunmak için değil, başka fazilet gördükleri için, evlenmeye bu kadar itibar etmişlerdir.
Hz, Ömer (r.a) çok evlenirdi ve derdi ki: 'Ben ancak çocuk yapmak için evlenirim'. Ashâb-ı kirâmdan biri, herşeyden yüz çevirerek sadece Hz. Peygamber'e hizmet etmek ve geceleyin âniden çıkacak ihtiyaçlarını gidermek için koşmakta idi. Hz. Peygamber ona 'Neden evlenmiyorsun?' diye sordu. O 'Ey Allah'ın Rasûlü! Ben fakirim ve hiçbir şeyim yok. Bir de evlendiğim takdirde senin hizmetinden ayrılmış olacağım' dedi. Bu cevap üzerine Hz. Peygamber sükût etti. İkinci bir kere aynı suâli soran Rasûlullah'a o sahâbî aynı cevabı verdi. Fakat buna rağmen düşündü, kendi kendine şu hükme vardı: 'Yemin ederim ki, Allah'ın Rasûlü din ve dünyamı ıslâh edeni benden daha iyi bilir. Hangi şeyin beni Allah'a daha çok yaklaştıracağını benden çok daha iyi bilir... Onun için bir kere daha sorarsa sözünü tutup derhal evleneceğim'. Hz. Peygamber üçüncü kere aynı suâli sorunca şu cevabı verdiğini söy-ler: 'Ey Allah'ın Rasûlü! O hâlde beni evlendir!' Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a) şöyle demiştir: 'Filân kabileye git ve de ki: 'Rasûlullah bana kızınızı vermenizi emretti'. Yine dedim ki: 'Ey Allah'ın Rasûlü! Benim hiçbir şeyim yok'. Hz. Peygamber şöyle dedi:
Kardeşinize bir nevat (çekirdek) ağırlığı altın toplayınız.
Bu emir üzerine ashab emredilen altını topladılar. Onu adı geçen kabileye götürdüler. Onlar da emre uyarak kızlarını onunla evlendirdiler. Hz. Peygamber ona velime yemeği vermesini söyledi. Bunun üzerine ashab (r.a) hemen aralarında velime yemeği için ona bir koyun alacak parayı toplayıp, bir koyun aldılar ve bu hâdise böylece neticelendi.9
Hz. Peygamber'in tekrar tekrar sorduğu 'Evlendin mi' suali işaret eder ki: Nikâhın bizâtihi kendisinde büyük bir fazilet vardır. İhtimal ki, Hz. Peygamber onun nikâha olan ihtiyacını hissederek bu kadar üzerine düşmüştür.
Hikâye olunur ki; geçmiş ümmetlerde bir âbid; zamanının bütününü ibadetle geçirirdi.. İbadette zamanının bütün insanlarından daha önde idi. Onun durumu ve güzel ameli zamanının peygamberine anlatıldı. O peygamber (a.s) şöyle dedi:
Eğer sünnetten bir şeyi terketmeseydi ne iyi insan olurdu.
Âbid, peygamberin sözünü duyduğunda pek üzüldü ve terkettiği sünnetin ne olduğunu merak etti. Merakını gidermek için gidip peygamberden sordu. Bunun üzerine o peygamber (a.s) şöyle dedi:
- Sen evlenmeyi terketmişsin.
- Ben evlenmeyi haram sayarak terketmiş değilim ki! Fakir olduğum için evlenemiyorum. Nafakamı da ancak halktan temin etmekteyim.
- Ben sana kızımı vereceğim Sonra da kızını onunla evlendirdi.
Bişr b. Hars şöyle demiştir: Ahmed b. Hanbel üç haslette benden üstündür:
1. Kendisinin ve aile efradının rızkını çalışarak temin eder. Ben ise sadece kendim için çalışırım.
2. O nikâhda çok geniş hareket eder, ben ise daima dar hareket etmişimdir.
3. O kendisini bütün ümmete imam olarak göstermiştir.
Denildi ki: İmam Ahmed b. Hanbel, oğlu Abdullah'ın annesi-nin vefatının ikinci günü evlendi ve 'Bekâr olarak gecelemeyi kerih görürüm' dedi.
Bişr b. Hars'a gelince, ona 'Halk evlenmediğin için aleyhinde konuşup dedikodu yapmaktadır. Bişr sünneti terketmiştir' diyorlar denildiği zaman, cevaben demiştir ki: 'Onlara söyleyiniz ki, 'Bişr farzları yapmaktan ötürü sünneti yapmaya fırsat bulamamaktadır'.
Bişr başka bir gün de yine aynı konuda tenkide uğrayınca şöyle cevap verdi: 'Beni evlenmekten şu ayet menetmektedir:
Erkeklerin kadınlar üzerinde bulunan hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır.
(Bakara/228)
Bişr'in bu sözü Ahmed b. Hanbel'e nakledildiği zaman şöyle dedi; 'Bişr gibisi nerede? O mızrak başı gibi keskin bir çizgi üzerindedir'.
Bişr'in bu büyüklüğüne rağmen rivayet ediliyor ki; ölümünden sonra rüyada görülüp kendisine şöyle soruldu: 'Allah senin hakkında ne gibi muamele yaptı?' Bişr 'Cennette derecelerim yükseldikçe yükseldi. Hatta bana peygamberlerin makamları dahi gösterildi. O makamlara yakın olan makamlara bile sahip oldum. Fakat yine de evlilerin derecesine varamadım'10 dedi.
Başka bir rivayette Bişr'in şöyle söylediği zikredilmektedir: 'Allah Teâlâ bana şunları söyledi: 'Bana bekâr olarak kavuşmanı istemezdim'. Râvi der ki; Bişr'e sorduk:
- Âbidlerden olan Ebu Nasr el-Hilâlî ne yaptı?
- O yetmiş derece üstüme çıktı.
- Ne ile? Oysa seni ondan daha da üstün bilirdik..
- Ailesinin nafakası ve maişetini temin etmek hususundaki sabretmesiyle...
Süfyan b. Uyeyne şöyle demiştir: 'Çok kadın edinmek, dünyadan sayılmaz. Çünkü Ali b. Ebî Tâlib ashâb-ı kirâmın en zâhid kişisi olduğu hâlde, dört hanımı, onyedi câriyesi vardı'.
Demek ki nikâh, tâ eskiden gelen bir sünnet ve peygamberlerin ahlâkından bir ahlâktır. Bir adam İbrahim b. Edhem'e şöyle dedi:
- Ne mutlu sana, bekârlığı tercih ederek kendini ibâdete vermiş bulunuyorsun.
- Senin ailen için çektiğin sıkıntı, benim içinde bulunduğum bütün ibadetlerden daha üstündür.
- O hâlde seni evlenmekten alıkoyan şey ne?
- Benim kadına ihtiyacım yoktur. Onun için bir kadını aldatmak istemem.
Denilmiştir ki; 'Evlinin bekârdan üstünlüğü, mücahidin tembelden üstünlüğü gibidir. Evlinin bir rek'at namazı, bekârın yetmiş rek'atmdan daha üstündür'.
1) Ebu Ya'lâ, (İbn Abbas'tan)
2) İbn Merduveyh
3) Müs'im ve Buhârî
4) Deylemî
5) Müslim ve Buhârî
6) Tirmizî
7) Ahmed b. Hanbel
8) İbn Cevzî
9) İmam Ahmed (Rebia'dan hasen bir senedle)
10) Burada evlilere mahsus bir makam kasdedilmektedir. Yoksa 'evlilerin makamı peygamberlerin makamından daha üstün veya ona daha yakın bir makamdır, diğer makamlardan daha yücedir' gibi bir mânâ anlaşılmamalıdır.
Nikahin Adablari
- Giriş
- Nikâha Teşvik ve Nikâhtan Sakındırma
- Nikâhı Teşvik
- Nikâhtan Sakındırmak
- Nikâhın Faydaları
- Nikâhın Âfetleri
- Nikâh Akdinde ve Nikâh Yapanlar Arasında Riayet Edilmesi Gereken Âdâb
- Karı Koca Arasındaki Adâb-ı Muâşeret ve Nikâhın Devâmını Sağlayacak Hususlar
- Muâşeret
- Duâbe
- Siyaset
- Gayret (Kıskançlık)
- Nafaka
- Tâlim
- Taksim
- Nüşuz/Geçimsizlik
- Vika
- Vilâdet
- Talâk