Fazileti, Tertibi ve Ahkâmı

Virdlerin Fazileti
Virdlere devam etmek Allah'a götürücü bir yoldur. Basîret nûruyla bakanlar bilirler ki, Allah ile mülaki olmaktaki kurtuluş ve o mülâkata giden yol, ancak kul Allah'ın dostu olarak ölürse, Allah'ı bilerek ruhunu teslim ederse elde edilir ve yine bilir ki, muhabbet ve ünsiyet ancak sevgiliyi daimi bir şekilde anmak ve onun zikrine devam etmekle elde edilir. Mârifet ise, ancak sevgiliyi, onun sıfat ve fiillerini devamlı bir şekilde düşünmek sûretiyle elde edilir. Bu varlık âleminde, Allah'tan ve onun fiillerinden başka herhangi birşey yoktur. Zikrin ve fikrin devamlılığı ise, ancak dünyayı ve şehvetlerini terkedip sadece zaruret miktarınca ondan istifade etmekle mümkün olur. Bütün bunlar da gece ve gündüzün vakitlerini zikir ve fikirlerin vazifeleriyle geçirmekle tamamlanır. Nefsin yaratılışında usanmak ve bıkmak olduğu için, zikr ve tefekkürün belirli sebeplerinden herhangi birinin üzerinde devam edip sabredemez. Aksine nefsi, aynı tarzdaki zikre ve fikre zorlasa, nefis bıkkınlık ve ağırlık göstermeye başlar. Siz usanmadıkça Allah usanmaz. Bu bakımdan zarurî olarak nefse yapılan lûtuflardan birisi, onu bir zikirden başka bir zikre, bir nev'iden diğer bir nev'e nakletmek sûretiyle ona rahatlık vermenizdir ki, bu çeşit işler de vakitlere göre taksim edilmiştir. Böylece nefiste, bir şeyden başka birşeye geçmek sûretiyle ibâdet lezzeti yerleşir. Lezzetten ötürü de ibâdet hakkındaki isteği artar. İsteğin devamlılığıyla da nefsin ibâdete devamlılığı sağlanır. İşte bu sırra binaendir ki, virdler çeşitli kısımlara taksim olunmuştur. O halde zikir ve fikir için en uygun şekil, kişinin bütün vakitlerini veya vakitlerinin çoğunu kapsamasıdır. Çünkü nefis tabiatiyle dünyanın lezzetlerine meyillidir. Meselâ kul, vakitlerinin bir parçasını ibadetlere sarfederse görür ki, dünyaya meyleden taraf, nefsin tabiatına uygun geldiği için, diğer taraftan daha ağır basar. Çünkü
haddi aşmaya sebep olmaktadır.'Çünkü insanoğlu kendisini müstağni görmekle azgınlık eder!'
İşte zikir ve dualar hususunda anlatacaklarımız bu kadar.... Hayra iletici ve muvaffak kılıcı ancak Allah'tır!

Yemek, sefer, hastaları ziyaret etmek ve sair işler hakkındaki diğer dualar ise inşaallah yeri geldikçe izah edilecektir. Tevekkül ancak Allah'adır. Kitab'uz-Zikr ve Da'avât (Zikirler ve Dualar) bölümü burada sona erdi. Bunun ardından Allah'ın izniyle Evrad (Virdler) bahsi gelecektir.

Hamd, âlemlerin rabbi olan Allah'a mahsustur. Salât ve selâm Hz. Muhammed'in, âlinin ve ashâbının üzerine olsun!
Gecenin bir kısım vakitlerinde ve gündüzün etrafında da tesbih et ki, Allah'ın rızasına eresin.
(Tâhâ/130)
Gündüzün iki tarafında ve geceye yakın saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler, kötülükleri giderir, Bu, ibretle düşünenlere bir nasihattir. (Hûd/114)

Sonra bak ki, Allah Teâlâ, kurtulmuş kullarını nasıl ve ne ile vasfediyor?
(Kâfir mi hayırlıdır?) Yoksa ahiretin azâbından korkarak ve rabbinin rahmetini umarak, o, gece saatlerinde kalkıp secde ve kıyam hâlinde ibadet eden mi? De ki: 'Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?' (Zümer/9)

(Onlar o kimselerdir ki, geceleyin namaz kılmak için) yataklarından kalkarlar. Rablerinin azabından korkarak ve rahmetinden ümidvâr olarak duâ ederler. (Secde/16)

Onlar ki, rablerine secdeler ve kıyamlar yaparak (namaz kılarak) geceyi geçirirler. (Furkan/64)

Onlar geceden pek az (bir zaman) uyuyorlardı. Sabahın erken vakitlerinde de hep istiğfar ediyorlardı.
(Zâriyât/17-18)

O halde akşama girdiğiniz vakit (akşam ve yatsı namazını) sabaha erdiğiniz vakit (sabah namazını kılın), Allah'ı tesbih edin! (Rûm/17)

Rablerinin rızasını dileyerek sabah ve akşam ona duâ edenleri (fakirleri) yanından kovma Onların hesabından sana hiçbir şey gerekmez ve senin hesabından da onlara birşey yoktur (En'âm/52)

Bütün bu ayetler gösterir ki, Allah'a giden yol, vakitleri murâkabe etmek, devamlı bir şekilde zikir ve virdleri ile o vakitlerin ihyasına çalışmaktır.

Bu sırra binâen Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
Allah nezdinde kulların en sevgilisi, güneşi, ay ve gölgeleri Allah'ın zikrini yapmak için gözetenlerdir.1

Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır: Ay ve güneş hesap iledir. (Rahmân/6)
Rabbinin kudretine bakmaz mısın? Gölgeyi nasıl yayıyor? Dileseydi o gölgeyi devamlı ve sabit yapardı. Sonra biz güneşi de o gölge üzerine bir delil yaptık. Sonra gölgeyi azar azar bize doğru (dilediğimiz yere) alırız.
(Furkan/45-46)

Ay'ın da seyrine menziller takdir ettik. (Yâsîn/39)

Karanın ve denizin karanlıklarında doğru yolu bulasınız diye sizin için yıldızları yaratan O'dur!
(En'am/97)

Güneşi ve ay'ı hesapla seyredecek şekilde yaratmaktan gaye, sadece tertipli bir manzumenin vücuda gelmesi olmadığı gibi, gölge, nûr ve yıldızların yaratılmasından gayenin de sadece dünya işlerinde yardımcı olsunlar diye olmadığını bil. Aksine bunların yaratılışından gaye; vakitlerin takdirinin bilinmesi ve bilindikten sonra da o vakitlerde taat ve âhiret için, ibâdetle meşgul olmaktır. Bunların sadece bu gaye için yaratılmış olduğunun delili şu ayettir:

Düşünüp ibret almak ya da şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren yine O'dur!
(Furkan/62)

Yani gece ile gündüzü birbirinin ardına getiriyor ki, birisinde kaçırılan fırsat hiç olmazsa diğerinde de elde edilmiş olsun ve bu ayette Allah Teâlâ gece ve gündüzün bu şekilde yaradılışının sa-dece vakitleri zikir ve şükür ile geçirip değerlendirmek için olduğunu beyan eder.

Başka bir ayette şöyle buyurmaktadır:
Biz geceyi ve gündüzü kudretimize delalet eden iki alâmet yaptık da sonra geceyi giderip yerine gündüzü getirdik ki, rabbinizden (geçim için) bir lûtuf arayasınız. Yılların sayısını ve vakitlerin hesabını bilesiniz. Biz herşeyi apaçık olarak beyan ettik. (İsrâ/12)

Aranan fazilet, Allah'ın sevap vermesi ve günahları bağışlamasıdır. Biz, Allah Teâlâ'nın rızasına mazhar olacak ameller yapmakta bizi güzel tevfîkiyle muvaffak kılmasını talep ederiz.

1) Taberânî ve Hâkim, (İbn Ebî Evfa'dan sahih bir senedle)