MÜSKİRATTAN SAKINMADA ÖLÇÜ
Allah'a ve âhiret sorumluluğuna inanan bir müslüman edebini, bedenini ve servetini koruyabilmek için sarhoşluk veren içkilerden ve uyuşturucu maddelerden uzak durmak zorundadır. Bu sebeple bir âyeti kerimede "Ondan kaçının ki felah bulasınız" (1) buyrulmaktadır, İçkiyi haram kılan bu âyet-i kerimenin taşıdığı ifade, haram olan hususun sadece içmek olmayıp, içkiyle alâkası bulunan her işin bu yasağa dahil olduğunu açığa koymaktadır.
Uyuşturucu maddeler ve sarhoşluk veren içkiler, dert kaynağıdır, deva değil; hastalık sebebidir, şifa değil! Bu hikmeti tesbit eden bir hadis-i şerifte "Allah, sizin üzerinize haram kıldığı bir şeyde şifa yara-tacak değildir" (2) buyrulmaktadır. Sarhoşluk veren içkiler, Kur'ân-ı Kerim âyetlerine göre "Murdar" sayılmışlardır. Pis olan bir madde, Cenâb-ı Hakk'ın "eş»Şâfî" ismi şerifinin tecellisine mahâl olamaz.
Hapishane mahkûmlarının, tımarhane mecnunlarının, hastahane mağdurlarının bir çoğu, ya doğrudan doğruya veya dolayısıyla, içki veya uyuşturucu maddeleri kullanmak yüzünden buralara düşmüş bulunmaktadır. İnsanlığın halâskârı bulunan Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), "İçkiden sakının. Çünkü o, her şerrin anahtarıdır" (3) hadisi şerifi ile bizleri uyarmaktadır.
Müskirattan sayılan mâyileri ve uyuşturucu zehirleri alıp satmak, dinimizce yasaklanmış bulunmaktadır. Ticarette asi olan kıstas, sadece satış yapan kimsenin kâr temin etmesi değil, karşısındaki insana zarar vermekten ve halkın sağlığını tehlikeye düşürecek maddeler satmaktan sakınmaktır. "Şarap (ve uyuşturucu maddeler) de ticaret yapmak haram kılınmıştır" (4). Bu hususu teyit eden bir hadis-i şerifte "O (Allah) ki onu içmeyi haram kıldı, satmasını da haram kılmıştır" (5) buyrulmaktadır. O halde, "Sarhoşluk veren her şeyden uzaklaşınız" (6).
Hz. Ali, "Bir damla şarap bir denize damlasa, sonra o deniz kurusa da yerinde otlar bitse orada hayvan otlatmazdım" sözü ile içkiye olan nefretini ifade etmektedir. Abdullah bin Ömer de "Bir parmağımı şaraba sokmuş olsam, o parmak bende kalmazdı" (7) demektedir. Bu sözlerin mânâ ve mahiyetleri, tatbikatın bu istikamette olacağını değil, bu mümtaz zatların içkiye duyduğu nefreti dile getirmektedir. Bir Arap şairinin bu husustaki beytini dilimize aktararak sözlerimi tamamlamak isterim:
Eğer mert isen şarabı terk etmelisin,
Aklı olan deliliğe nasıl koşabilir.
(1)Sûre-i Mâide, 90,
(2) Feyzü'l-Kadir, c. 2, sh. 252.
(3) Feyzü'l-Kadir, c. 1, sh. 154.
(4) Ebû Dâvûd, c. 3, sh.280.
(5) Müslim c. 5, sh. 40.
(6) Feyzül-Kadir, c. 1, sh. 157.
(7) Hak Dini Kur'an dili Tefsiri, c. 1, sh. 764.
Uyuşturucu maddeler ve sarhoşluk veren içkiler, dert kaynağıdır, deva değil; hastalık sebebidir, şifa değil! Bu hikmeti tesbit eden bir hadis-i şerifte "Allah, sizin üzerinize haram kıldığı bir şeyde şifa yara-tacak değildir" (2) buyrulmaktadır. Sarhoşluk veren içkiler, Kur'ân-ı Kerim âyetlerine göre "Murdar" sayılmışlardır. Pis olan bir madde, Cenâb-ı Hakk'ın "eş»Şâfî" ismi şerifinin tecellisine mahâl olamaz.
Hapishane mahkûmlarının, tımarhane mecnunlarının, hastahane mağdurlarının bir çoğu, ya doğrudan doğruya veya dolayısıyla, içki veya uyuşturucu maddeleri kullanmak yüzünden buralara düşmüş bulunmaktadır. İnsanlığın halâskârı bulunan Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), "İçkiden sakının. Çünkü o, her şerrin anahtarıdır" (3) hadisi şerifi ile bizleri uyarmaktadır.
Müskirattan sayılan mâyileri ve uyuşturucu zehirleri alıp satmak, dinimizce yasaklanmış bulunmaktadır. Ticarette asi olan kıstas, sadece satış yapan kimsenin kâr temin etmesi değil, karşısındaki insana zarar vermekten ve halkın sağlığını tehlikeye düşürecek maddeler satmaktan sakınmaktır. "Şarap (ve uyuşturucu maddeler) de ticaret yapmak haram kılınmıştır" (4). Bu hususu teyit eden bir hadis-i şerifte "O (Allah) ki onu içmeyi haram kıldı, satmasını da haram kılmıştır" (5) buyrulmaktadır. O halde, "Sarhoşluk veren her şeyden uzaklaşınız" (6).
Hz. Ali, "Bir damla şarap bir denize damlasa, sonra o deniz kurusa da yerinde otlar bitse orada hayvan otlatmazdım" sözü ile içkiye olan nefretini ifade etmektedir. Abdullah bin Ömer de "Bir parmağımı şaraba sokmuş olsam, o parmak bende kalmazdı" (7) demektedir. Bu sözlerin mânâ ve mahiyetleri, tatbikatın bu istikamette olacağını değil, bu mümtaz zatların içkiye duyduğu nefreti dile getirmektedir. Bir Arap şairinin bu husustaki beytini dilimize aktararak sözlerimi tamamlamak isterim:
Eğer mert isen şarabı terk etmelisin,
Aklı olan deliliğe nasıl koşabilir.
(1)Sûre-i Mâide, 90,
(2) Feyzü'l-Kadir, c. 2, sh. 252.
(3) Feyzü'l-Kadir, c. 1, sh. 154.
(4) Ebû Dâvûd, c. 3, sh.280.
(5) Müslim c. 5, sh. 40.
(6) Feyzül-Kadir, c. 1, sh. 157.
(7) Hak Dini Kur'an dili Tefsiri, c. 1, sh. 764.
YASAKLARLA İLGİLİ MEVZULAR
- GÜNAHI TEŞHİS ETMEKTE ÖLÇÜ
- KİBRİ TEŞHİS VE TESBİTTE ÖLÇÜ
- MÜSKİRATTAN SAKINMADA ÖLÇÜ
- NİKÂHI HARAM OLAN KADINLARI TANIMADA ÖLÇÜ