3. Selem
selem23
Tüccar bir kimse, selem akdinde on şart gözetmelidir:
1.Sermayenin malûm ve belli olması, ileride teslim edilenmalın da belli olması keyfiyetidir ki ileride teslim edilmesi gereken selem malının teslimi zorlaştığı takdirde sermayenin kıymetine dönüş imkânı olsun. Eğer bir avuç dirhemi sayısız olarak ileride
teslim edilecek bir yığın buğday için verirse İmam Şâfiî'nin bir kavline göre sahih değildir. (Zira sermaye belli değildir).
2.Sermayeyi müşteriden ayrılmadan önce akid meclisinde
müşteriye teslim etmelidir. Eğer sermayeyi teslim etmeden önce ayrılırsa, selem akdi bozulmuş olur.
3.Selem edilen mal, vasıflarının târifi mümkün olan mallardan olmalıdır. Daneler, hayvanlar, madenler, pamuk, yün, ipek,süt, et, attarların sattığı maddeler ve benzerleri gibi... Mâcunlar,katışık ve parçaları değişik olan maddelerin selemi ise caiz
değildir. Yapılan yay, imâl edilen oklar, mestler ve yapılış ile parçalarında değişiklik olan ayakkabılar ve hayvan derileri gibi...Ekmekte selem caizdir ve böylece fazla pişirmek veya az pişirmek
suretiyle tuz ve suyun az veya çok olması bakımından değişen
maddelerde de selem caizdir. Tuz ve suyun azlığı affolunur ve
böyle bir maddede müsamaha gösterilir.
4.Vasfetmeye kabiliyeti olan şu işlerin vasıflarını sonuna kadar yapmalıdır ki kıymetin değişmesinde rol oynayan bir vasıf meçhul kalmasın. Öyle bir vasıf ki, normal olarak herkes onu söyler ve ondan gelen zarara katlanmaz. Zira selem edilen malın bu
şekildeki vasıflarını saymak alışverişte onu görmek yerine geçer.
5.Eğer selem edilen mal, daha sonra teslim edilecekse, yani bu muamele müeccel bir muamele ise, müddetin tayin edilmesi
lazımdır. Bu bakımdan buğday biçimine veya meyvelerin
oluşmasına kadar selem yapılamaz. Ancak aylar ve günler tâyin
edilerek selem yapılır. Zira buğdayın ve meyvenin yetişmesi bazen
erken, bazen de geç olur; (kesin bir zamanı yoktur).
6.Selem edilen mal, zamanı geldiğinde teslim edilmesi kudreti
dahilinde olan mallardan olmalıdır ve yüzde altmış oranında o
malın belirtilen müddette bulunmasından insan emin olmalıdır.
Bu bakımdan üzümün olmadığı bir zamana kadar üzümü selem
akdi yapmak, caiz değildir. Diğer meyveler de üzüm gibidir. Eğer
yüzde altmış ihtimalle selem edilen mal tâyin edilen tarihte bulunuyorsa ve o tarih gelip çatarsa, müşteri o malı bulup para sahibine teslim etmekten aciz kalırsa -eğer acizlik semavî bir afetten
ileri geliyorsa- sermaye sahibi isterse ona bir müddete kadar mühlet verir, isterse selem akdini feshedip sermayesini istediği anda
geri alır.
7.Teslim yerini tayin edip söylemektir. Tabiidir ki, teslim yerinin zikredilmesi, ancak teslim yerine göre kıymeti artar veya eksilir mallarda şarttır. Evet, teslim yerini böyle bir malda söylemeli ki,
daha sonra bir mücadele ve münakaşaya meydan vermesin.
8.Selem akdi yapılan malı belirli bir kaynağa bağlamamalıdır.
Meselâ 'şu ekinin buğdayından' veya 'şu bostanın meyvesinden'denmesi gibi... Böyle denilmesi, selef edilen malın, selef edenin boynunda borç olduğu keyfiyetini iptal eder. Evet, eğer bir memleketin meyvesine veya büyük bir köyün mahsulüne izafe ederse(meselâ İstanbul'un buğdayından denmesi gibi), o zaman zarar
etmez.
9.Az bulunan ve nefis birşey hakkında selef yapmamalıdır.
Meselâ, az bulunur bir mücevherat veya çocuğu beraberinde bulunan güzel bir cariye veya yüzde altmış ihtimalle bulunması güç olan herhangi bir nesne gibi...
10.Eğer sermaye sahibinin vereceği sermaye yiyecek maddelerinden ise, yiyecek maddeleri hakkında selem akdi yapmalıdır, isterse verilen sermaye selem edilen yiyecek maddesinin cinsinden olsun, isterse olmasın, hüküm değişmez. Eğer sermaye nakit
(altın ve gümüş) ise, onun karşılığında başka bir nakdi selef etmek olmaz. Biz bu hususları faiz bahsinde zikretmiştik.
___________
23) Selem akdi, Kur'an, hadîs ve icma-ı ümmetle sâbit olan bir akiddir. Nitekim Allah Teâlâ, Bakara sûresinin 182. ayetinde bu akde işaret etmiştir. İbn Abbas bu ayet hakkında şöyle der: 'Ben şahidlik ederim ki, Allah Teâlâ müeccel (süreli) selemin müddeti hakkında ferman buyurarak Kur'an'ın en uzun ayetini indirmiştir7.
Hz. Peygamber Medine'ye teşrif ettiğinde Medineliler bir sene sonra veya iki sene sonraki, hatta bazen aç sene sonraki hurma için selem muamelesi yapıyorlardı. Bunun üzerine Rasûlullah şöyle buyurdu: 'Kim selem yoluyla alış-veriş yaparsa, belli bir zamana kadar belli bir ölçekle bu muameleyi yapsın'. (Tafsilat için bkz- İthaf us-Saade, V/451)
Tüccar bir kimse, selem akdinde on şart gözetmelidir:
1.Sermayenin malûm ve belli olması, ileride teslim edilenmalın da belli olması keyfiyetidir ki ileride teslim edilmesi gereken selem malının teslimi zorlaştığı takdirde sermayenin kıymetine dönüş imkânı olsun. Eğer bir avuç dirhemi sayısız olarak ileride
teslim edilecek bir yığın buğday için verirse İmam Şâfiî'nin bir kavline göre sahih değildir. (Zira sermaye belli değildir).
2.Sermayeyi müşteriden ayrılmadan önce akid meclisinde
müşteriye teslim etmelidir. Eğer sermayeyi teslim etmeden önce ayrılırsa, selem akdi bozulmuş olur.
3.Selem edilen mal, vasıflarının târifi mümkün olan mallardan olmalıdır. Daneler, hayvanlar, madenler, pamuk, yün, ipek,süt, et, attarların sattığı maddeler ve benzerleri gibi... Mâcunlar,katışık ve parçaları değişik olan maddelerin selemi ise caiz
değildir. Yapılan yay, imâl edilen oklar, mestler ve yapılış ile parçalarında değişiklik olan ayakkabılar ve hayvan derileri gibi...Ekmekte selem caizdir ve böylece fazla pişirmek veya az pişirmek
suretiyle tuz ve suyun az veya çok olması bakımından değişen
maddelerde de selem caizdir. Tuz ve suyun azlığı affolunur ve
böyle bir maddede müsamaha gösterilir.
4.Vasfetmeye kabiliyeti olan şu işlerin vasıflarını sonuna kadar yapmalıdır ki kıymetin değişmesinde rol oynayan bir vasıf meçhul kalmasın. Öyle bir vasıf ki, normal olarak herkes onu söyler ve ondan gelen zarara katlanmaz. Zira selem edilen malın bu
şekildeki vasıflarını saymak alışverişte onu görmek yerine geçer.
5.Eğer selem edilen mal, daha sonra teslim edilecekse, yani bu muamele müeccel bir muamele ise, müddetin tayin edilmesi
lazımdır. Bu bakımdan buğday biçimine veya meyvelerin
oluşmasına kadar selem yapılamaz. Ancak aylar ve günler tâyin
edilerek selem yapılır. Zira buğdayın ve meyvenin yetişmesi bazen
erken, bazen de geç olur; (kesin bir zamanı yoktur).
6.Selem edilen mal, zamanı geldiğinde teslim edilmesi kudreti
dahilinde olan mallardan olmalıdır ve yüzde altmış oranında o
malın belirtilen müddette bulunmasından insan emin olmalıdır.
Bu bakımdan üzümün olmadığı bir zamana kadar üzümü selem
akdi yapmak, caiz değildir. Diğer meyveler de üzüm gibidir. Eğer
yüzde altmış ihtimalle selem edilen mal tâyin edilen tarihte bulunuyorsa ve o tarih gelip çatarsa, müşteri o malı bulup para sahibine teslim etmekten aciz kalırsa -eğer acizlik semavî bir afetten
ileri geliyorsa- sermaye sahibi isterse ona bir müddete kadar mühlet verir, isterse selem akdini feshedip sermayesini istediği anda
geri alır.
7.Teslim yerini tayin edip söylemektir. Tabiidir ki, teslim yerinin zikredilmesi, ancak teslim yerine göre kıymeti artar veya eksilir mallarda şarttır. Evet, teslim yerini böyle bir malda söylemeli ki,
daha sonra bir mücadele ve münakaşaya meydan vermesin.
8.Selem akdi yapılan malı belirli bir kaynağa bağlamamalıdır.
Meselâ 'şu ekinin buğdayından' veya 'şu bostanın meyvesinden'denmesi gibi... Böyle denilmesi, selef edilen malın, selef edenin boynunda borç olduğu keyfiyetini iptal eder. Evet, eğer bir memleketin meyvesine veya büyük bir köyün mahsulüne izafe ederse(meselâ İstanbul'un buğdayından denmesi gibi), o zaman zarar
etmez.
9.Az bulunan ve nefis birşey hakkında selef yapmamalıdır.
Meselâ, az bulunur bir mücevherat veya çocuğu beraberinde bulunan güzel bir cariye veya yüzde altmış ihtimalle bulunması güç olan herhangi bir nesne gibi...
10.Eğer sermaye sahibinin vereceği sermaye yiyecek maddelerinden ise, yiyecek maddeleri hakkında selem akdi yapmalıdır, isterse verilen sermaye selem edilen yiyecek maddesinin cinsinden olsun, isterse olmasın, hüküm değişmez. Eğer sermaye nakit
(altın ve gümüş) ise, onun karşılığında başka bir nakdi selef etmek olmaz. Biz bu hususları faiz bahsinde zikretmiştik.
___________
23) Selem akdi, Kur'an, hadîs ve icma-ı ümmetle sâbit olan bir akiddir. Nitekim Allah Teâlâ, Bakara sûresinin 182. ayetinde bu akde işaret etmiştir. İbn Abbas bu ayet hakkında şöyle der: 'Ben şahidlik ederim ki, Allah Teâlâ müeccel (süreli) selemin müddeti hakkında ferman buyurarak Kur'an'ın en uzun ayetini indirmiştir7.
Hz. Peygamber Medine'ye teşrif ettiğinde Medineliler bir sene sonra veya iki sene sonraki, hatta bazen aç sene sonraki hurma için selem muamelesi yapıyorlardı. Bunun üzerine Rasûlullah şöyle buyurdu: 'Kim selem yoluyla alış-veriş yaparsa, belli bir zamana kadar belli bir ölçekle bu muameleyi yapsın'. (Tafsilat için bkz- İthaf us-Saade, V/451)