Helâlin Fazileti Haramın Rezaleti, Helâlin Beyânı ve Dereceleri, Haramın Beyânı

Helâlin Fazileti Haramın Rezaleti, Helâlin Beyânı ve Dereceleri, Haramın Beyânı ve Bu Husustaki Takvânın
Dereceleri

Ayetler
Ey Rasûller! Helâl şeylerden yeyiniz ve salih ameller işleyiniz! (Mü'minûn/51)

Bu ayette salih amelden önce helâlinden yenmesi emredilmiştir. Salih amelden gayenin helâlinden yemek olduğunu söyleyenler de vardır.
Aranızda birbirinizin mallarını, (hırsızlık, kumar ve gasb gibi) haksız sebeplerle yemeyin!(Bakara/188)

Yetimlerin mallarını zulmen (haksız olarak) yiyenler karınlarına ancak ateş doldururlar. (Nisâ/10)

Ey mü'minler! Allah'tan korkun! Eğer gerçek mü'minler iseniz (cahiliyede işlediğiniz) faiz hesabından arta kalanı bırakın; (almayın)! (Bakara/278)

Böyle yapmazsanız (bu faizi bırakmazsanız), Allah'a ve peygamberine karşı savaşa girdiğinizi bilin!
(Bakara/279)


Eğer faiz(den vazgeçer de) tevbe ederseniz (ana paranız) si-zindir ve böylece ne zulmetmiş ve ne de zulme uğramış olursunuz.(Bakara/279)

Kim (haram olan bu ribayı helâl diye yemeye ve faizciliğe geri) dönerse, işte onlar cehennemliktirler ve orada ebedî kalacaklardır.(Bakara/275)

Görülüyor ki, Allah Teâlâ, önce faiz yiyen kimseyi kendisine ve Râsûlü'ne karşı harbetmekle vasıflandırıyor ve sonra da faiz yemekte ısrar edenleri ateşe mâruz bırakıyor. Helâl ve haram hakkındaki ayetler sayılamayacak kadar çoktur.

Hadîsler
İbn Mes'ud, Hz. Peygamber'den şöyle rivayet etmiştir:
Helâli talep etmek ve aramak her müslümana farzdır! Hz. Peygamber başka bir hadîslerinde de şöyle buyurmuştur:

İlmi talep etmek ve aramak her müslümana farzdır.
Hadîs âlimlerinin bir kısmı, bu hadîsî şöyle te'vil etmişlerdir: 'Arayıp elde edilmesi her müslümana farz olan ilimden gaye; helâl ve haramı bildiren ilimdir'. Böylece bu âlimler, bu iki hadîsin hedefini bir saymaktadırlar.

Hz. Peygamber yine bu hususta şöyle buyurmaktadır:
Çoluk çocuğunun nafakasını helâlinden temin etmek için çırpınan kimse, Allah yolunda cihad eden kimse gibidir, iffetini koruyarak dünyayı helâlinden elde etmeye çalışan kimse de şehidler derecesinde olur.2

Kim kırk gün helâl rızık yerse, Allah Teâlâ onun kalbini nûrlandırır ve kalbindeki hikmet pınarlarını fışkırtarak dilinden akıtır.3

Diğer bir rivayette de 'Allah Teâlâ böyle bir kimseyi dünyada zâhid kılar' buyurulmuştur.
Sa'd b. Ebî Vakkas 'Ya Rasûlallah! Dua et de Allah dualarımı kabul eylesin' diye dua talebinde bulunduğu zaman, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Helâlinden ye! Böyle yaptığın takdirde duan kabul olunur.4

Hz. Peygamber, dünyaya pek düşkün olan kimseyi kötülerken şöyle buyurmuştur:
Saçı sakalı birbirine karışmış, rengi solmuş, bir yerden diğer bir yere kovulup duran; yiyeceği ve giyeceği haram olan ve haram ile gıdalanan kimseler vardır ki ellerini kaldırarak 'Yâ rabbî! Yâ rabbî diye dua ederler. Böyle bir kimsenin duası nasıl kabul olunur?5

İbn Abbas'ın Hz. Peygamber'den rivayet ettiği bir hadîste şöyle buyurulmuştur:
Allah'ın Kudüs-ü Şerif üzerinde duran bir meleği vardır. Bu melek her gece şöyle bağırır: 'Kim haram yemişse onun ne sarfı (farzı) ve ne de adli (nafilesi) kabul olunur'.6

Hadîsteki 'sarf kelimesinin 'nafile ibadet', 'adl' kelimesinin ise 'farz' demek olduğu da söylenilmiştir.
Kim içerisinde haramdan gelen bir dirhemin de bulunduğu on dirheme bir elbise satın alırsa, sırtında o elbiseden birşey kaldıkça Allah onun hiçbir namazını kabul etmez.7

Haramdan oluşan et için ateş herşeyden daha evlâdır.8

Kim malı nereden kazandığına önem vermezse, Allah Teâlâ da onu cehenneme nereden sokacağına önem vermez.9

İbâdet on parçadan müteşekkildir. Bu on parçanın dokuzu helâl rızkın aranmasındadır.10

Helâl rızık teinin etme uğrunda yorgun ve bitkin olarak akşamlayan kimse, günahları affolunduğu halde akşamlamış ve Allah Teâlâ kendisinden razı olduğu halde sabahlamış olur.11

Kim haramdan birşey kazanır ve sonra da bununla sıla-yı rahim yapar veya sadaka verir, yahut da onu Allah yolunda infakta bulunursa, Allah Teâlâ onun yapmış olduğu bütün bu amelleri toplayıp ateşe atar.12

Dininizin en hayırlısı takvadır.13

Allah Teâlâ huzuruna takva ile gelen kimseye İslâm'ın bütün sevabını ihsan eder.14

Rivayet edildiğine göre Allah Teâlâ, peygamberlerine gönderdiği kitaplarından birinde şöyle buyurmuştur: 'Takva sahiplerini hesaba çekmekten utanırım'.15

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Allah nezdinde faizin bir dirhemi (günah bakımından) İslâm dininde yapılan otuz zinadan daha şiddetlidir.16

Ebu Hüreyre'nin rivayet ettiği bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulur:
Mide, bedenin havuzudur. Damarlar, bu havuza akmaktadır. Bu bakımdan mide sıhhatli olursa damarlar da oradan sıhhat alıp aktarırlar. Mide hasta olduğu zaman damarlar da hastalığı aktarırlar. (Sıhhattan gaye, helâlden; hastalıktan gaye, haramdan yemektir).17

Yeme'nin dindeki mevkii binaların temeline benzer. Binaların temeli sağlam ve kuvvetli olursa, üzerindeki bina da müstakim olup yükselir. Temel, zayıf veya yamuk olursa bina yıkılır ve mahvolur! Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
O halde (dininin) binasını sağlam bir temel (olan Allah korkusu ve rızası) üzerine kurmuş olan mı hayırlıdır, yoksa çökecek bir yar kenarına kurup da onunla beraber cehennem ateşine yuvarlanan mı? Allah zâlimler topluluğunu hidayete erdirmez.(Tevbe/109)

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Haramdan herhangi bir mal kazanan kimse bu malı sadaka olarak verse, sadakası kabul olunmaz; vermeyip de yanında alıkoy sa kendisini cehenneme sürükleyen bir azık olur.18

Biz, çalışıp kazanma âdâbını anlattığımız bölümde bir grup hadîs zikretmiştik. O hadîsler helâl çalışmanın faziletini de ortaya koyarlar.

Ashab'ın ve Âlimlerin Sözleri
Hz. Ebubekir birgün kölesinin getirdiği sütü içti. Sonra da ona 'Bu sütü nereden aldın?' diye sordu. Köle 'Bir kavme kâhinlik yaptım. Onlar da bana bu sütü verdiler'19 dedi. Bunu duyan Hz. Ebubekir, parmaklarını mübarek ağzına soktu ve kusmaya başladı; öyleki neredeyse ölecekti. Sonra da 'Damarlarımda kalan ve bağırsaklarıma karışan kısımdan dolayı senden af dilerim ya rabbi' dedi.
Hz. Ebubekir'in bu hareketi nakledildiği zaman Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: 'Siz onun, midesine helâlden başkasını sokmadığını bilmiyor musunuz?'

Hz. Ömer de birgün yanlışlıkla zekât devesinin sütünden içer ve ardından parmağını ağzına sokarak istifra eder.

Hz. Âişe şöyle buyurmuştur: 'Sizler, ibadetin en faziletlisi olan takvadan gafilsiniz'.

Abdullah b. Ömer şöyle buyurmuştur: 'Siz, yay gibi oluncaya kadar namaz kılsanız, tamburun telleri gibi incelinceye kadar oruç tutsanız Allah Teâlâ sizin bu ibadetinizi ancak sizinle haram arasına gerilen takva ile kabul eder'.

İbrahim b. Edhem şöyle buyurmuştur: 'İdrâk edilebileni, ancak midesine gönderdiği şeyleri bilen kimse idrâk eder'.

Fudayl b. İyaz şöyle buyurmuştur: 'Kim içine gideni (yediği şeyleri) bilirse, Allah onu sıddîk olarak tescil eder. Bu bakımdan ey miskin! Kimin yanında iftar ettiğine dikkat et!'

İbrahim b. Edhem'e 'Neden zemzem suyundan içmiyorsun?' denildiği zaman 'Su çekecek kabım olsaydı içecektim' cevabını verir.

Süfyan es-Sevrî şöyle buyurmuştur: 'Haramdan infakta bulunan kimse, tıpkı pis bir elbiseyi sidikle yıkayan kimseye benzer. Oysa böyle bir elbiseyi ancak su temizler. Aynı şekilde günahlar da ancak helâlinden infakla temizlenir'.

Yahya b. Muaz şöyle buyurmuştur: 'Tâat, Allah'ın hazinelerinden bir hazinedir. Onun anahtarı duadır. Bu anahtarın dişleri de helâl lokmalardır'.
İbn Abbas, şöyle buyurmuştur: 'Allah, karnında haram bulunan kimsenin namazını kabul etmez'.

Sehl et-Tüsterî şöyle buyurmuştur: 'Kendisinde şu dört haslet bulunmayan kimse, imanın hakikâtine varamaz:
1. Farzları, sünnet-i seniyye şeklinde edâ etmek,
2. Takvaya riayetle helâlinden yemek,
3. Yasakların gizli ve açıklarından kaçınmak,
4. Bu hasletler üzerinde, ölüme kadar ısrarla sabır göstermek.

Yine buyurmuşlardır ki: 'Kim sıddîkların alâmetleriyle bilinmek istiyorsa, ancak helâlinden yesin ve sünnet-i seniyye'den ayrılmasın'.
'Kırk gün şüpheli şeylerden yiyen kimsenin kalbi kararır' denilmiştir. Bu söz, aynı zamanda şu ayetin de te'vilidir:
Hayır! Doğrusu onların kazandıkları (günahlar) kalplerinin üzerinde pas olmuştur. (Mutaffifîn/14)

İbn Mübarek 'Şüpheli bir dirhemi geri çevirmek, bence toplam altıyüzbine ulaşmak üzere yüzer bin dirhem sadaka vermekten daha üstündür' buyurmuştur.

Seleften biri şöyle der 'Bazen yediği bir lokma yüzünden kulun kalbi ters çevrilir; böylece tabaklanmamış deri gibi çekilir ve kolayca da eski haline dönemez'.

Sehl et-Tüsterî şöyle buyurmuştur: 'Haramdan yiyen kimsenin âzaları isyan eder. İster bilsin, ister bilmesin; haramdan yemeyi ister dilesin, isterse dilemesin, durum değişmez. Kimin yiyeceği helâlinden olursa, âzaları ona itâat eder ve o kimse hayırlar yapmaya muvaffak olur'.

Seleften biri 'Kulun helâlinden yediği ilk lokma ile geçmiş günahları affolunur. Kim helâli talep etme hususunda zillete katlanırsa, günahları, tıpkı yapraklar gibi dökülür' buyurmuştur.

Bir kimse va'z etmek üzere kürsüye çıkınca, âlimler şöyle derlerdi: 'Onun üç şeyini araştırın:
1. Eğer bid'atlara inanıyorsa, onu dinlemeyiniz; çünkü bu durumda o şeytanın lisanıyla konuşmaktadır.
2. Eğer yedikleri kötü ve şüpheli ise, biliniz ki o hevâ-i nefisten konuşmaktadır.
3. Eğer aklı tam değilse biliniz ki, yaptığı konuşmanın tahribi, tamirinden çok fazladır. Bu nedenle onunla oturmayın.

Hz. Ali'den ve diğer sahabîlerden şöyle rivayet ediliyor: 'Dünyanın helâli hesap, haramı ise azaptır'. Başkaları bu söze şunu da eklemişlerdir: 'Dünyanın şüpheli kısımları ise, itabdır'.

Salihlerden biri, abdallardan birine bir yiyecek verir. Fakat abdal, onun verdiği yiyeceği yemez. Salih kimse yemeyişinin sebebini sorunca da şöyle der:
-Biz ancak helâl olanı yeriz ve bunun içindir ki, kalbimiz müstakim, halimiz devamlı olmuştur, yine bu sayede melekût âlemini keşfederek, ahiret âlemini de müşahede etmekteyiz. Eğer sizin yediklerinizden kırk gün yemiş olsaydık, artık İlm-i yakînin hiçbir şeyine dönüş yapamazdık; korku ve Allah'ın cemâlinin müşahedesi de kalbimizden silinip giderdi.
- Ben de bütün sene oruç tutar, her ay da Kur'an'ı otuz defa hatmederim.
- Geceleyin gözünün önünde içtiğim o bir yudum süt var ya, işte o (onun sevabı) benim nezdimde üçyüz rek'at namazda indirmiş olduğun otuz hatm-i şeriften daha üstündür. Abdalın içtiği süt, vahşi geyik sütüydü.

Ahmed b. Hanbel ile Yahya b. Main20 bir keresinde uzun bir sohbette bulundular. Bu sohbet esnasında, Yahya'nın 'Ben hiç kimseden birşey istemem; fakat sultan bana birşey verirse onu da yerim' dediğini işiten İmam Ahmed onun arkadaşlığını terketti. Hatta Yahya, İmam Ahmed'den özür dilemeye mecbur oldu ve 'Ben bunu şakayla söyledim' dedi. Bunun üzerine İmam Ahmed şunları söyledi: 'Sen dinle şaka mı ediyorsun? Bilmez misin ki Allah Teâlâ helâlinden yemeyi salih âmelden daha önce tavsiye ederek şöyle buyurmuştur:
Helâl ve tayyiblerden yeyin ve salih ameller işleyin! (Mü'minûn/51)

Tevrat'ta şöyle yazılı olduğu rivayet olunmuştur: 'Kim yiyeceğinin nereden geldiğinin kaygısını çekmez ve buna önem vermezse, Allah Teâlâ da onu cehenneme, hangi kapısından sokacağına önem vermez'.

Rivayet edildiğine göre Hz. Ali, Hz. Osman'ın öldürülmesinden ve evinin yağma edilmesinden sonra ancak ağzını mühürlediği kaplardaki yiyecekleri yerdi. Bunu şüpheye bulaşmamak için yapardı.

Fudayl b. İyaz, Süfyan b. Uyeyne ve Abdullah b. Mübârek birgün Mekke'de, Vuheyb b Verd'in evinde toplandılar. Söz dönüp dolaşıp yaş hurmaya geldi. Bunun üzerine Vuheyb şöyle dedi:
- Yaş hurma bence yemeklerin en güzelidir, ancak Mekke'nin hurmaları, Zübeyde'nin hurmalarıyla ve başka bostanlarla karıştığı için çok sevdiğim halde yaş hurmayı yemez oldum.
- Eğer sen böyle şeylere bakarsan ekmek de bulamazsın.
- Neden?
- Çünkü üzerinde ziraat yapılan araziler hazine mallarıyla karışmıştır.
Bu sözü işiten Vuheyb, derhal düşüp bayıldı. Olup biteni gören Süfyan, İbn Mübârek'e şöyle hitap etti:
- Onu öldürdün!
- Allah'a yemin ederim ki, ben meseleyi kolaylaştırmak istedim.
Vuheyb gözünü açtığı zaman şöyle dedi:
- Artık ölünceye kadar ekmek yemeyeceğim.
Vuheyb o günden sonra süt içmeye başladı. Birgün annesi kendisine süt getirdi. Ona sütü nereden aldığını sordu; o da, bir kabilenin koyununun sütü olduğunu söyledi. Bunun üzerine Vuheyb, o koyunun neyle satın alındığını ve o kabileye nereden geldiğini sordu. Annesi bu soruların da cevabını verince sütü ağzına götürdü; fakat içmeden önce kabı ağzının yakınında durdurarak şöyle dedi:
- Bu koyunlar nerede otluyorlar?
Bunun üzerine annesi (omuzlarını silkerek) sustu ve o da sütü içmedi; çünkü koyunlar, bütün müslümanlara ait bir yerde otlu-yorlardı. Onun sütü içmediğini gören annesi şöyle dedi:
- İç oğlum! Allah seni affeder.
- İçtikten sonra Allah'ın beni affetmesini ve böylece Allah'ın affına günah ile nail olmayı istemiyorum.21

Bişr b. Haris el-Hafî, 'Sen nereden yiyorsun?' diye sorulunca şöyle demiştir: 'Bizde sizin yediğiniz yerden yiyoruz. Fakat ağlayarak yiyen kimse, gülerek yiyen kimse gibi değildir'. Sonra da şöyle dedi: 'Bir el vardır ki diğerinden daha kısadır. Bir lokma vardır ki diğerinden daha küçüktür'.
İşte selef-i salihîn şüpheli şeylerden bu şekilde kaçınırlardı.

2) Taberânî, Evsat
3) Ebu Nuaym,Hilye
4) Taberânî, Evsat
5) Müslim, (Ebu Hüreyre'den)
6) Bu hadîsin aslına rastlanılmamıştır. Sadece şöyle bir hadîs vardır: 'Haramdan bir lokma yiyen kimsenin kırk gece namazı kabul olunmaz'; Deylemî, (İbn Mes'ud'dan). Bu hadîs münkerdir. (Irakî)
7) İmam Ahmed, (İbn Ömer'den zayıf bir senedle)
8) Tirmizî, (Ka'b'dan)
9) Deylemî, (İbn Ömer'den)
10) Deylemî, (Enes'ten)
11) Taberânî, (İbn Abbâs'tan)
12) Ebû Dâvud, {mürsel olarak)
13) Kitab'u1-İlim' de geçmişti.
14) Aslına rastlanılmamıştır.
15) Tirmizî, (İbn Abbas'tan)
16) İmam Ahmed, Dârekutnî, (Abdullah b. Hanzale'den). Hadîsin senedinde zaaf vardır.
17) Taberânî ve Ukaylî, ed-Dııafâ. Ukaylî'ye göre hadîsin aslı yoktur.
18) İmam Ahmed, (İbn Mes'ud'dan zayıf bir senedle)
19) Kâhinlik, gaybdan haber vermek demektir. İslâm dini kâhinliği yalancılık kabul ettiği için kehanet karşılığı alınan mal ve ücret haramdır. Buhârî, (Hz. Âişe'den)
20) Künyesi Ebu Zekeriyya olup Rağdadlıdır. Cerh ve ta'dil ilminde meşhur bir imamdır.
21) Ebû Nuaym, Hilye