Gençlik

Erkeklik Neden Gay'ıyor?



Her fırsatta "Erkek milletiz" diye övünürüz ama, bu problem aslında ülkemizde öteden beri gizliden gizliye yaşanan, sargıların altında kanayan bir yaradır; bilen bilir. İşte bu yara ‘star,’ ‘ilah(!)’ vs. diye tanıtılan bir şarkıcı vesilesiyle açığa çıkınca, toplum olarak birden irkildik tabiî. Oysa biz sadece hakemleri öyle sanırdık; bir de, elin gavurunu... Bizi tatlı gaflet uykumuzdan uyandırmanın ne âlemi vardı ki?





Böylesi yazılara problemin tarihçesi ile başlamak adettir esasında. Ne var ki, Kur’ân sayesinde, bu problemin Lût kavminden beri var olduğunu hepimiz zaten biliyoruz. Bu noktada dikkat çekici olan, çoğumuzun üzerinde konuşmayı bile ayıp saydığı bu konuda Kur’ân’da o derece çok ve açık ifadelerin bulunmasıdır. Meraklıları Hûd, Hicr, Şuarâ, Neml ve Ankebût sûrelerine havale ediyorum. Kur’ân, Lût kavmi örneğinde kendisine temas ettiğine göre, demek ki, bu problem ‘Lût kavmi kadar eski, yok farz edilmeyecek kadar önemli, zinadan bile çirkin, ama herhangi bir insanî yanılgı kadar da konuşulabilir’ imiş.

Canınız sıkılıyorsa bir seçeneğiniz daha var

Oğuz Saygın

Canının sıkıldığını söyleyen kişilere şunları söylüyorum: "Bir seçeneğin daha yar biliyor musun:" Karşımdaki kişi merakla bu seçeneğin ne okluğunu soruyor. Verdiğim cevap daima onları tebessüm ettiriyor.



"Canınız sıkılıyorsa bir seçeneğiniz daha var. Canınız sıkılmayabilir." Tüm insanlar genellikle olumlu yönde gelişmek isterler ama bir çok kişi bunu başaramaz. Çünkü insanların çoğu değişmek isterken bunun için gerekli olan içindeki büyük gücün farkına varmaz. Bunun farkına varanların birçoğu da bu güce ulaşmanın yollanın bulamaz. Kişisel gelişim sektöründe deli olan kişinin tarifi şöyledir: Hep aynı davranışlarda bulunarak farklı sonuçlar bekleyen kişi. Değişimin Şarttan (4-İ Kuralı) İhtiyaç. İstek, İnanç, İtimat. Değişim arzu eden kişinin ilk önce buna ihtiyaç duyması gerekmekledir İkinci şart değişimi istemektir. Değişmeye ihtiyaç duyan bir kişi eğer kararında sebat ederse kolaylıkla gelişim basamaklarını tırmanmaya başlar. Ayrıca değişimin olabilmesi için değişime inanmak gerekir. Değişimde inanç faktörü son derece önemlidir.

kişisel gelişim aldatmacası

Mehmet Zeren




Her devrin hakim bir ideolojisinin, bir fikrinin olduğu, açık ve su götürmez bir hakikattir. Bizim son yüz elli yıllık tarihimizde bu değişmez bir çizgi olmuştur. Fazla değil yirmi, otuz yıl geriye gidildiğinde; solculuk, ülkücülük v.b. gibi düşüncelerin yıllara damgasını vurduğu görülecektir.


Kanaatimce yaşadığımız bugünlere hakim olan akım kişisel gelişim adı altında sunulan şeydir. İşin hakikati bu furya bir akım haline veya gelmek üzeredir. Ferdi ve "Beni" ön plana çıkarmaya çalışan bu akım öz kültürümüzün esas aldığı insan tipine taban tabana zıt bir hal üzeredir. İşte bu haliyle islamın ve Kur'an'ın çizdiği insan tipinden kaçış ve pozitivistmeteryalist bir insan tipinin ikamesi esasına dayandığı görülmektedir. Kişisel gelişim adı altında sunulmaya çalışan şey batı kültürünün mahsülü olan pozitivist anlayışın insan şahsiyetine tatbiki olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kutlu Nebi'den Gençliğe Mesajlar

Cemil Tokpınar


Gençliğin tehlikelerinden sakınınız." (Kenzü'l-Ummâl, 2: 258). "İnsanoğluna şu beş şeyden hesap sorulmadıkça onun ayakları Kıyâmet gününde Rabbinin huzurundan ayrılmayacaktır: Ömrünü nerede tükettiğinden, gençliğini nerede yıprattığından, malını nerede kazanıp nereye harcadığından ve öğrendiği ilimle nasıl amel ettiğinden." (Tirmizi, Sıfâtü'l-Kıyâme: 1).

"Beş şey gelmeden evvel beş şeyi fırsat bil: Ölüm gelmeden önce hayatının, hastalık gelmeden önce sağlığının, meşguliyet gelip çatmadan önce boş vaktinin, ihtiyarlık gelmeden önce gençliğinin, fakirlik gelmeden önce zenginliğinin." (Hâkim: Müstedrek). "Kadınlar şeytanın tuzağıdır. Gençler delilerden bir gruptur". (Keşfü'l-Hafâ, 2: 4). Abdullah İbni Ömer'den rivâyet edilen bir hadîsi kudsîde Rabbimiz meâlen şöyle buyurur: "Kaza ve hükmüme inanan, Kitâbın (Kur'an'ın) hüküm ve tavsiyelerine boyun eğen, verdiğim rızıkla kanaat eden, şehevânî arzularını Benim rızâm için terkeden genç bir mü'min, katımda bir kısım meleklerimin derecesindedir." (Deylemî). "Gerçekten Allah, meleklerine karşı ibâdet eden bir gençle iftihar ederek buyuruyor: 'Ey şehvetini Benim için bırakan genç! Ey gençliğini Bana bağışlayan genç! Sen benim nezdimde meleklerimin bazısı gibisin.'"(İhyâi Ulûmi'ddin, 2:432'de) "Allah, gençliğini Allah'a itaat yolunda zenginleştiren genci sever." (Deylemî) "Gençlerinizin en hayırlısı ihtiyarlarınıza benzeyendir. İhtiyarlarınızın en şerlisi, gençlerinize benzeyendir." (Feyzü'l Kadîr, 15:776) Abdullah ibni Ömer (r.a.) şunları anlatır: Resul-i Ekrem (a.s.m.) vücudumun bir yanından tutarak şöyle buyurdu: "Dünyada sanki bir garîb (gurbette olan yabancı), hattâ yoldan geçen bir yolcu imişsin gibi ol ve kendini kabir halkından (biri) say." Daha sonra İbn-i Ömer (r.a.) sözüne şöyle devam etti: Sabaha çıktığın zaman kendine akşamın sözünü etme, akşama çıktığın zaman da kendine sabahın sözünü etme. Hastalığından önce sıhhatinden, ölümünden önce hayatından (istifâde edip tedbir) al. Çünkü sen, ey Abdullah! Yarın adının (mutlu mu, bedbaht mı) ne olacağını bilemezsin. (Tirmizi, Zühd: 25). "Allah, gayri meşrû şehvet peşinde olmayan genci pek beğenir." (Müsned, 4: 151). "Hangi delikanlı ki, genç yaşında evlenirse, onun şeytanı şöyle bağırır: 'Eyvah, dinini benden korudu.'" (Ramûzu'l-Ehâdis, c.1, s.179). "Âdemoğluna zinâdan nasibi yazılmıştır. Buna mutlaka erişecektir. Gözlerin zinâsı bakmaktır, kulakların zinâsı dinlemek, dilin zinâsı konuşmak, elin zinâsı tutmak, ayağın zinâsı da yürümektir. Kalp ise heves eder, diler. Ferc ise bunu ya uygular veya reddeder." (Müslim, Kader: 21). "Nâmahreme bakmak, şeytanın oklarından bir oktur ki, her kim Benden korkarak onu bırakırsa, zevkine bedel ona öyle bir îman veririm ki, onun lezzetini ve tatlılığını kalbinde duyar." (Hadisi Kudsî, Taberânî ve Hâkim). Bir genç Peygamberimize gelerek: "Yâ Resûlallah, bana zina yapmak için izin ver" der. Orada bulunanlar gencin üzerine yürüyerek onu ayıplarlar ve men ederler. Hz. Peygamber, "Bana getirin" der. Yaklaşınca, "Bu fiilin annene yapılmasını ister misin?" diye sorar. Genç: "Hayır, vallahi (istemem)" diye cevap verir. Peygamberimiz: "(Başka) insanlar da anneleri için bunu istemezler" der. Daha sonra, "Kızın için kabul eder misin?", "Kız kardeşin için...", "Halan için...", "Teyzen için bunu ister misin?" diye sorar ve her defasında, "Vallahi hayır" cevabını alınca, Hz. Peygamber de, "Diğer insanlar da buna razı olmazlar" der. Sonra elini gencin üzerine koyup, "Yâ Rabbi günahlarını affet, kalbini pâk et, fercini muhafaza et" diye duâ eder. Genç ondan sonra hiçbir menfî eğilim göstermez. (Müsned, 5: 256). Alkame'den (r.a.): "Resûlüllah (a.s.m.) gençlerin yanına vardı ve şöyle dedi: 'Sizden kimin evlenmeye gücü yeterse evlensin. Çünkü, evlilik gözü haramdan alıkor; iffet ve namusu muhâfaza eder. Evlenmeye gücü yetmeyen ise oruç tutsun. Çünkü (oruç), cinsî arzuyu azaltır." (Müslim, Nikâh:1). Peygamber Efendimiz (a.s.m.), ölüm döşeğinde olan bir gencin yanına girdi ve ona, "Sen kendini nasıl buluyorsun?" diye sordu. Genç, "Ben Allah' (ın affın)ı umarımYâ Resûlellah! Ve günahlarımdan da korkarım" dedi. Bunun üzerine Resûlellah (a.s.m.) buyurdu ki, "Bu vakitte herhangi bir kulun kalbinde bağışlanma umudu ve günah korkusu birleşince mutlaka Allah o kuluna dilediğini verir ve onu korktuğu azabından emin kılar." (Neseî, Zühd: 31). "Size hayırlı gençleri tavsiye ederim. Çünkü, onların kalbi daha incedir. Allah beni doğrulukla ve müsamahayla gönderdi. Bana gençler yanaştı, ihtiyarlar muhâlefet etti" buyurdu ve şu mealdeki âyeti okudu: "Zaman uzadı da kalbleri katılaştı. Onların çoğu fâsıktırlar." (Hadîd sûresi: 16). "Adâlet güzeldir, fakat idârecilerde olursa daha güzeldir. Cömertlik güzeldir, fakat zenginlerde olursa daha güzeldir. Dinde titiz olmak güzeldir, fakat âlimlerde olursa daha güzeldir. Sabır güzeldir, fakat fakirlerde olursa daha güzeldir. Tevbe güzeldir, fakat gençlerde olursa daha güzeldir. Hayâ güzeldir, fakat kadınlarda olursa daha güzeldir." (Deylemî, Müsnedü'l-Firdevs). "Allah tevbe eden genci sever." (Câmiü's-Sağîr:1866). "Bir genç yaşlı bir insana yaşlılığından dolayı ikramda bulunursa, yaşlandığı zaman kendisine ikramda bulunacak bir kimseyi Allah ona musahhar kılar." (Tirmizi, Birr: 75). "Şayet Allah'tan korkan gençleriniz, bolluk içinde nimetlenen hayvanlarınız, beli bükülmüş ihtiyarlarınız olmasaydı, belâlar üzerinize sel gibi yağacaktı." "Yedi kimseyi Allahü Teâlâ kendi gölgesinden başka gölgenin olmadığı (kıyâmet) gününde kendi gölgesinde gölgelendirecektir: Adâletli devlet reisi, Rabbine ibâdet yolunda serpilip büyüyen genç, gönlü mescidlere bağlı kimse, Allah yolunda birbirini sevip buluşan ve bu yolda ayrılan iki kimseden her biri, makam sahibi güzel bir kadın onu istediğinde, 'Ben Allah'tan korkarım' diyerek (o günahı işlemeyen adam), sağ elinin verdiği sadakayı sol eli bilmeyecek kadar (gösterişsiz) gizli sadaka veren adam, tenhada Allah'ı zikredip de gözü dolup taşan kişidir." (Buhârî, Muhâbirîn: 4). "Küçüklüğünden beri Allah'a çokca kulluk eden gencin, yaşı ilerledikten sonra çokca kulluk etmeye başlayan ihtiyara üstünlüğü, peygamberlerin diğer insanlara üstünlüğü gibidir." (Deylemî, Müsnedü'l-Firdevs). "Cennete giren nimet görür fakirlik görmez, elbisesi eskimez, gençliği de tükenmez." (Müslim, Cennet: 8). "Allah kötülüğe iltifat etmeyen genci, emsallerine üstün tutar." (Feyzul Kadir, c.2, s.263, no:1799). "Anne babaya itaat nafile ibâdetten daha hayırlıdır." (Müslim, Sıla: 2). "Babanın duâsı kabul makamına ulaşır." (İbni Mâce, Kitâbü'dDuâ: 1). "Cömert güzel ahlâklı bir genç; cimri, ibâdet eden, kötü ahlâklı bir yaşlıdan Allah'a daha sevimlidir." (Deylemî ve Muhtarül Ehâdis:88) "Gençliğinde ilim öğrenen taştaki damga gibi, yaşlılığında öğrenen ise, su üzerine yazı yazan gibidir." (Keşfül Hafâ, 2: 66) "Bir genç ilim ve ibâdet içinde yetişir, olgunlaşırsa, Allah Kıyâmet Günü ona yetmiş iki sıddîkın sevabı kadar sevap verir." (Tabarânî'nin Kebir'inden). "Gökten daha önce hiç inmemiş olan bir melek geldi, selâm verdi. Sonra Hasan ve Hüseyin'in Cennet gençlerinin, Hazreti Fâtıma'nın da Cennet kadınlarının efendisi olduğunu müjdeledi." (Tirmizî, Menâkıb: 31). "Cennet ehlinin gençleri şu beş kişidir: Hasan, Hüseyin, Abdullah ibni Ömer, Sa'd bin Muaz, Übey bin Kâb." (Câmiüssağîr: 4858).

Gençler İçin Internet Kullanım Önerileri

1
Internette sohbet ederken, mesaj gönderirken ya da mektuplaşırken kişisel bilgilerinizi asla vermeyin (adınız, soyadınız, adresiniz, telefon numaranız gibi).

2
Internette kullandığınız adınızı ya da parolanızı başkalarına söylemeyin.

3
Bir etkinliğe ya da oyuna katılabilmeniz için sitenin çok fazla kişisel bilgiye ihtiyacı yoktur. Bu nedenle gereğinden fazla bilgi vermeyin, gerekirse siteyi terkedin.

4
Bazı insanların Internet ortamında kendilerini olduklarından farklı tanıtabileceklerini unutmayın.

5
Internet aracılığıyla alış veriş yaparken, sitenin güvenli olup olmadığını kontrol edin.

Gençlik Kimdir?

ALINTI:



Gençlik hülyasına dalanlarla, gençlik elden gidiyor krizine girenlerin çevremizde bol bol bulunduğunu bir materyalist dönemde yaşıyoruz. Delikanlı 18 - 20 yaşındadır, bu yaşın ve yaşa ait heyecanın bütün bir ömür devam edeceğini sanır. Bir uzun emel, bir hülyadır ki tutturmuş gitmektedir. Bir de bakar ki 10-15 sene çok çabuk geçip gitmiştir. Çevresindeki dünkü çocuklar her gün biraz daha büyümekte, serpilmektedirler. Kendine hitap ederlerken önceleri ağabey, bir müddet sonra da amca demeye başlamışlardır. Bazı çocukların otobüs ve yeraltı trenlerinde kalkıp kendilerine yer verdiklerini görürüler. Hatta bazı küçük çocuklar dede bile demektedirler. Bu hitap şekilleri ve hareketler ister istemez bizim gencimizde bir takım duyguların yerleşmesine sebep olmaktadır. Yaşlanmakta olduğunu kabul etmeye mecbur olduğunu görmektedir. Gençlikten ayrılmak ve yaşlılığa yelken açmak bir takım adamlarda, tarifi imkânsız depresyonlar oluşturmaktadır. Tutan elin tutmaz, gören gözün görmez olacağı, küçük dağları ben yarattım dercesine dik tuttuğu başın, beliyle birlikte eğileceğini, ayakların artık vücudunu taşıyamaz olacağı düşünceleri bizim yaşlı delikanlıyı ölmeden önce öldürmektedir. Bu olumsuzluklardan kurtulabilmek için yaşına yakışmayan hareketler içerisine girer. Gereksin gerekmesin her gün sinekkaydı tıraşını olur. Kendinden küçüklerle oturup kalkar. Şakalar yapar, şakalaşır.

Nasıl bir GENÇLİK?

Gençlik, hepimizin en çok istediği fakat yeteri kadar değerini bilemediğimiz, elimizden bir su gibi akıp giden önemli bir yaş dilimidir. Her birimiz söze başlarken ya "ah, gençlik, ah" diye hayıflandığımız veya " hele bir büyüyüp gençliğe ayak basayım, o zaman siz beni görürsünüz" diye hasretle beklediğimiz hayatın en önemli bir bölümü.


Genellikle genç insan, vücudundaki bütün uzuvlarını en ideal şekilde (her türlü hareketleri yapabilmek, beyniyle karışık meseleleri çözebilmek, uzun mesafe koşabilmek, en ağır şeyleri kaldırabilmek, uzun süre yorulmadan çalışmak gibi) kullanabilmektedir. Çocukluk ve yaşlılıkta bu hareketlerde dağınıklık ve yorgunluk halleri görülmekte, bu da yapılan hareketin verimliliğini azalmış olmaktadır. Bunlara mukabil gencin hayat tecrübesinin az olması, herkesi kendisi gibi dürüst samimi bilmesi, birçok kereler aldatılması ve ihanete uğraması ile henüz mal ve para hırsına kapılmamış idealist insanlardır.

Fıstıklara bak [+ 18]

Hani bir türkü vardır, kekliği düz ovada avladım, kanadını çam dalına bağladım diye … Çogu kimse biliyorum ki sırf yazının başlığına aldanarak sazan gibi atladı : ) ve başka şeyler düşündü ama işin aslı böyle değil, bu resime bakarak gerçeği anlıyabilirsiniz.
http://www.namazci.com/studium/fistiklara_bak_18.bmp

Neyse biz gelelim konumuza, uzun zamandır teknik konular ağırlıklı köşe yazıları kaleme alıyordum ama şimdi yine hayatdan, biraz sizden, biraz benden, biraz ondan, biraz bundan yazma vakti geldide geçiyor bile…Kısaca hayatın vakti geldi ve biraz komik olması bakımından da böyle bir başlık ve giriş cümlelesi seçtim.

Çocuğunuz İnternet Bağımlısı Olabilir mi?

Bilgisayar, çocukların ruh ve beden sağlığını olumsuz etkilemeye başladı. İnternet müptelası olan gençler; uykusuz kalıyor ve sosyal ilişki kuramaz hale bile gelebiliyor

Bilgisayar oyunları çocuklar için adeta vazgeçilmez bir eğlence oldu. Bilgisayarı olan ailelerin çoğu, çocuklarını bilgisayarın başından kaldıramamaktan, olmayanlar ise çocuklarının eve bilgisayar alma yönündeki ısrarlarından şikâyet ediyor. Ayrıca son dönemlerde şiddet içeren oyunların giderek artması, aileleri bu oyunların olumsuz etkileri üzerine de düşünmek zorunda bırakıyor. Bilgisayarı ve televizyonu baştan sanık sandalyesine oturtmak yerine; çocuğa bu aletleri doğru kullanmayı öğretmek gerekir. Yapılan araştırmalar bilgisayar oyunlarının çocukların zihinsel gelişimi üzerine olumlu etkilerinin de olduğunu gösteriyor. Doğru oyunlar aracılığıyla öğrenmeyle ilgili zihinsel süreçleri harekete geçirerek, çocuğa stres altında soğukkanlı kalma becerisi, dikkatini uzun zaman sürdürme becerisi kazandırılabilir. Ancak bir çocuğun bütün gününü internet başında ya da oyun oynayarak geçirmesi doğru değildir. Oyunda başarılı olmak, örneğin bir makineyi kontrol edebilmek, bir yarışı kazanabilmek çocukta üstünlük duygusu oluşturur. Bu durum çocuğun hoşuna gider. O sırada beyin mutluluk kimyasalları salgılar. Çocuk onunla mutlu olmayı öğrenir, başka mutlulukları tadamaz. Hayatımızın neredeyse her alanına giren bilgisayar, artık çocuklarımızın sağlığını da tehdit ediyor. 'Okula gidiyorum' diye evden çıkan çocukların bir kısmı internet kafelerde günlerini geçirirken, önemli bir bölümü okul çıkışında uğradığı kafeden gece yarısına kadar çıkamıyor. Uzmanların 'bağımlılık' dediği bu tehlikeli alışkanlıkla ilgili görüşleri sizin için derledik.

İnanıyorsanız Üstünsünüz..!

Gördüm ki, bazı dindar gençlerimiz, kendilerini “çağdaş” diye tanımlayan kişilerle birlikte olmaya adeta can atıyorlar. Bu hazin durumu, dinimizin tesettür emrini yerine getirmeye çalışan bazı kızlarımızda bile görmek mümkün. Onların ortamlarında bulunmak, okudukları kitapları okumak, gittikleri sinemalara, kafelere, restoranlara gitmek “aydın” olmanın, “kültürlü” diye anılmanın ölçütü kabul edilebiliyor. Metal müzik dinliyor, caz festivallerine katılıyor, markalı giyinmeye çalışıyorlar. Bir bakıma, “Bakın, ben de çağdaşım, ben de sizin gibiyim. Örtülü olmam, namaz kılmam benim çağdaş, ilerici, kültürlü olmamı engellemiyor. Aslında sizden farkım yok. Beni de aranıza kabul edin.” diyen bir tavırları var.

Eyvah! Çocuğum İnternette!!!

Çocuklarda ve gençlerde, hatta anne-babalarda internet bağımlılığı

üzerine tavsiyeler. Her eve, herkese lâzım!

ESKİDEN anne babalar çocuklarını sokağın ve kötü arkadaşın etkilerinden korumak için çaba gösterir, çabaları sonuç vermediği zaman gelip bize danışırlardı. Bilgisayar ve bunun yan ürünü olan internet hayatımıza girdikten sonra, sokağın ve kötü arkadaşın yerini ‘internet kafe’ler aldı. Anne baba ile duygusal bağları zayıf, aile içinde kendilerini değerli hissetmeyen, okul başarısı düşük çocuklar ve gençler, artık sokak yerine internet kafelere gidiyorlar. Kötü arkadaşın yerini, şimdi internet bağlantısı olan ev bilgisayarları aldı. Bize danışmak için gelen anne babalar, sokak yerine, internet kafelerden ve evdeki bilgisayardan yakınıyorlar.

Gençlere Neden Güvenmiyoruz?

Günlerim gençlerle birlikte geçiyor. Fırsat buldukça, ders aralarında, sohbet ediyoruz. En büyük sıkıntıları, anne babaların ve öğretmenlerin kendilerine güvenmemeleri. Bilhassa anne babalar gençlere, nasihat ederken bile, iğneleyici, suçlayıcı ve yargılayıcı bir dille yaklaşıyorlar: “Biz senin yaşında iken gaz lambasının ışığında ders çalışırdık. Çocukluğumuz yokluk içinde geçti. Öğretmenlerimizi görünce kaçacak delik arardık. Ödevimizi yapmadan okula gitmezdik. Büyüklerimizin yanında lafa karışmazdık...” Uzayıp giden benzeri nasihatler. Genç içinden, “Ne zaman bitecek bu nasihat işkencesi?” der.

Mükemmel Çocuk Yetiştirmenin Üç Altın Kuralı

BAŞLIK DİKKATİNİZİ ÇEKTİ ve yazıyı okumaya başladınız değil mi? İstediğim de buydu zaten. Yoksa ne mükemmel çocuk yetiştirmenin sadece birkaç kuralı vardır ve hatta ne de mükemmel çocuğun tarifi. Ama maalesef orada burada buna benzer başlıklarla yazılmış “mucizevi” reçeteler okuruz sık sık.

Sağlam bir dünya görüşü olmayan Batı medeniyetinin zavallı pedagog ve psikologları dipsiz kuyuya ipsiz inerek ortalama on yılda bir değişen fikirlerle ana-babalara yeni yeni reçeteler sunarlar. Hepsini de “Doğrusu budur, böyle davranın, çocuğunuz mükemmel yetişsin” diye pazarlarlar hep.

Ergenlik çağı, gerginlik çağı!

15 YAŞ CİVARINDAKİ çocuklara, yani ergenlere nasıl davranılması gerektiği, öteden beri bütün anne ve babaların kafalarında yer eden bir sorundur. Bir başka yaygın ifade biçimiyle “gençleri anlamak” (ya da anlamamak), dedelerimiz zamanında bir problemdi, babalarımız zamanında da problemdi, şimdi de problem. Ergen olmak da zor, ergen ana-babası olmak da. Zorlukları kolaylaştıran ise bilgi. Bu sorunlarla defalarca karşılaşmış bir uzmanın bilgi ve tecrübelerine dayanan birkaç tavsiyesi ise faydalı olabilir umarım.

YENİ BİR ERİŞKİN GELİYOR

Psikolojik açıdan ergenlik çağı, çocukluk döneminde temel elemanları (yani hammaddesi) belirlenmiş olan kişiliğin, toplumda bir birey olarak, nasıl bir rolle, nasıl bir şekilde var olacağının belirlendiği, yani gencin erişkin bir insan olarak toplumda kendi adına var olmaya hazırlandığı bir dönemdir. Çocukken her şeyi ailesinden bekleyen, sürekli desteğe muhtaç olan insanın, kendi ayakları üstünde durup kendi yolunu çizebilmesi için de, böyle zorlu bir değişim dönemi geçirmesi kaçınılmazdır zaten. Zahmetsiz rahmet olmaz. Yeni ve kendinden öncekileri aşmış bir bireyin meydana atılması zamanıdır artık. Ve Bediüzzaman’ın ifadesi ile “anne-baba, kimsenin değil ama, çocuğunun kendisinden daha iyi olmasını ister.” İyi ama bu “kendisinden daha iyi” olma, nasıl olacaktır? Eğer çocuk anne-babanın dizinin dibinde, aynı yolda, onların izinde yürürse, ancak onlar kadar iyi olabilir; onları aşamaz ki. Onları aşabilmesi, kısmen de olsa onlardan ayrımlaşması, yeni şeyler denemesi ile mümkündür. Bu da gösterir ki, gencin kendine has bir yol çizmesi, değil şikayet etmek, istenmesi gereken bir şeydir aslında. İşte ergenlik çağı problemlerinin belki de en önemli püf noktası buradadır. Ebeveyn, çocuğunun hâlâ o eski uslu, ana kuzusu halinin devamını isterse, değişime karşı direnirse, bu dönem kolay atlatılamaz. Hatta bazen yirmili yaşlara kadar gecikir. Yoksa yirmibeş yaşında bile hâlâ dizinizin dibinde duran, her sorumluluğu size yıkan bir çocuğunuz mu olsun istiyorsunuz?

Ahir Zamanda Genç Olmak!

BİR MAYIS GÜNÜ, artık orta yaşlılığa terfi etmiş biri olarak yollardaydım. Hava, tam bir bahar havasıydı. 'Ahir zamanda çocuk olma'nın bütün ağırlığını yaşayan çocuklarımızı, biraz hafiflemeleri arzusuyla, erkenden ninelerine götürmüştü hanım. Çocuklar hem nine, hem de toprak yüzü göreceklerdi. Ben ise ihtida öyküleriyle meşguldüm. Hayatında ilk kez üniversitede iken bir müslümanla, üniversite bitiminde ise İslâm'la tanışan bir hanımın önyargılarla cedelleştiği nice yıllardan sonra İslâm'a gelişinin öyküsünü Türkçe'ye aktarmaya çalışmış; bu arada, bir hayli bunalmıştım. Hava güneşliydi ve güneş yakmıyordu. Bahar beni dışarıya davet ediyor, yorgun zihnim yeni bir ihtida öyküsünün tercümesine elvermiyordu.